İbn Arabi'nin vahdet-i vücud nazariyesinin hümanist bir zeminde ele alındığı bir eser olup süpritüelizme de kapı aralamış. Ancak yazarın tam anlamıyla gelenekten bir kopuş gerçekleştirdiğini söylemek de doğru olmaz. Zira içerisinde mevzu edilen konular, temelini klasik tasavvuf öğretisindeki tanrı tasavvurundan alıyor. Bu anlamıyla tanrı salt aşk olup aşkın taşmasıyla mevcut tezahür ediyor. Pek tabi mevcut vücud ayrımında yine de mevcudun bir gerçekliği yok. Bu haseple eser, en azından ontoloji bahsinde Arabî öğretisine sadık kalmış.
Eser, bence Vahdet-i vücud öğretisi için fazla anakronik. Ancak bugünden bakan bir zihnin vahdet-i vücut öğretisini anlamlandırabilmesi için giriş sadedinde okunabilir.