Zamanında kırıntıydın. Koptun, çarptın, karanlıkta süzüldün, uzaya sürtündün. Yandın, tutuştun, közdün, sonunda dipdiri yere düştün. Yekpare bir bilincin kırığı, mecburen eksiksin. Bu yüzden hiçbir çöle en büyük duyguyla bakmadın henüz, hiçbir kahrı çekmedin dibine kadar. Can kulağı dinlesen de birçok sesi işitmedin. Bildiğini bilmekle uğraşan sen ezeli yetim, aynı anda hem yerdeki kayıp hem gökteki har, hatırladığın neyse o kadarcıksın. Dünya dediğin senin sahibin, hatırladıkça daralan, unuttukça boşalan yer. Sen hem dara hem boşluğa dair, şimdi, burada, bir can parçası, sadece cins, sadece yurttaş değilsin.