Annem ileri gelen bir sosyalistin kızıydı; babam başlar da anarşistti, sonra komünist olmuştu. Hamur u muz epey kaliteliydi, yani. İlk toplantıma katıldığımda henüz on dört yaşındaydım. 1931 ya da 1932'deydi. Galiba 32'de, Ocak 1932. O zamanlar işçi liderleri sınıf mücadelesini ilan eder ken çok başka bir yol izliyorlardı. Çok daha zecri, ama bi raz da safdiL Burjuvaziye yükleniyor, onları yok etmeye uğraşıyorlardı. Diyorlardı ki, burjuvayı şapkasından tanırdınız
(babamın şapka giydiğini gördüğümde dehşete düşmüştüm),
Bastonundan tanırdınız
(bir kez daha dehşete düşmüştüm, çünkü babamın hastonu da vardı),
kravatından tanırdınız.
(ve eyvah! onun kravayı da da vardı). Diyorlar dı ki, burjuvazi emekçilerin kanını emiyor. Felç olmuş gibiydim, tastamam felç olmuştum. Ağzımı açıp tek söz ede memiştim. Kimsenin suratma bakmaya cesaret edemiyor, tir tir titriyordum; bakın hele, burada bir kan emicinin kızı oturuyor, gebertin onu, demelerinden korkuyordum...