FERDA (GELECEK GÜNLER)
Bugünün Gençlerine
Gelecek günler senin,
taptaze günler, aydınlık günler,
zaten ne var ne yok senin değil mi ki?
Ey, umudun ak yüzü,
aynan karşında, bak işte:
Sabahlı bir gök, lekesiz, süt gibi,
titreyen kucağını açmış seni bekler,
haydi durma, davran!
İnsanların gözü sende, ey tan yeri,
Ey, cıvıl cıvıl yaşamayla doğan,
sensin umudu günümüzün,
alnında yeni bir yıldızla,
-yok, yıldızla değil-
alnında bir güneşle doğ ufuklara,
geçmiş bütün acı yıllar gömülsün karanlıklara,
bir saati bile gelmesin geri.
Bir daha yaşanmasın o cehennem,
yurdun var senin cennet gibi güzel:
Şu gördüğün kız bil bakalım kim,
zümrüt gibi bakan, inci gibi gülen?
O işte yurdun senin
Alçak bir göz o nazlı yüze
-Tanrı esirgesin- şöyle bir yan baksa, dayanabilir misin?
Şu ak sakalın tertemiz, güneşli, dik alnına,
kirli bir el şöyle dursun,
bir yabancı el uzansa,
için götürür mü ki?
Razı olur musun, bu mezarı
bir serseri taşa tutsun?
İçin götürmez, razı olmazsın, bilirim,
vatanın kutsal bir parçasıdır
o mezar, o dik alın.
Vatan yükselecek omuzları üstünde
arı gibi çalışan insanların.
Bütün umut şimdi sizde.
Ne var ne yok her şey sizin,
vatan da sizin, şan da şeref de.
Ama şunu çıkarmayın aklınızdan:
Zaman arkanızdan
geliyor güvenli, tok, ağır adımlarla.
O her şeyi arayan, aradığını bulan,
hem önde koşan, hem arkadan gelenin
O bir gün azarını işitip kızaracaksa yüzümüz,
yuf olsun bize!
Yukarda ne demiştim sana,
"gelecek günler senin" demiştim,
alkışlamıştın beni.
Hayır, her şey senin değil,
gelecek günler emanettir sana, oğlum,
varımız yoğumuz emanet sana.
Bir gün senden de hesap sorar ilerisi.
Sen şimdi nasıl gözünü dört açmışsan düne,
ilerisi de öyle bakacak sana, kuşkuyla.
Ara sıra getir aklına şunu:
Kimsin sen, nesin?
Yoksulluk kasırgasında, tepeden tırnağa
çatır çatır çatırdayan bir soyun oğlu.
Unutma oğlum, bu yaşadığın çağ
şimşeklerin şavkıyla mutlu bir çağ.
Her yıldırımda bir gece silinir gider,
her yıldırımda yok olur bir kuşku,
açılır bir yücelme ufku.
çık çıkabildiğin kadar yukarlara.
Yükselmeyen düşer, yavrum,
ya yukarı, ya aşağı.
Yükselmeli, göklere değmeli alnın,
Ama ne kadar yukarlara çıksa
gene doymaz insan denen kuş.
Bugün artık durmak yok,
uğraş, didin, düşün,
ara, bul, atıl, bağır,
durma oğlum, durma koş.
Dök bu toprağa alın terini.
İbrahim Abdülkadir Meriçboyu ve A. Kadir Konuk, Bugünün Diliyle Tevfik Fikret, Gün Matbaası, İstanbul, 1967, s. 84-87