Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

440 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Samim Akgönül, Strasbourg Üniversitesi’nde 30 yılı aşkın süredir görev yapan ve özellikle azınlıklara ilişkin çalışmaları ile tanınan başarılı bir tarih ve siyaset bilimci. Kendisi ile tanışmam “Azınlıklar“ kitabı ile olmuştu. Türkiye Rumları’nın 1923-2007 dönemindeki hikayesini anlattığı “Türkiye Rumları“ çalışmasını da çok sevdim. Akgönül 1923-2007 yılları arası cemaatin gelişimini inceliyor. Neredeyse 80 yılı içeren bu uzun sürede neler yaşanmıyor ki? Başkomutanlık Meydan Muhaberesi sonrası İstanbul Rumları (ki esasen Fener Rum Patrikhanesi’nin faaliyetine devam edebilmesi için) ve Bozcaada ve Gökçeada Rumları (Çanakkale Boğazı’nın Rus hakimiyetine geçmesini engellemek amacıyla, bir nevi üs olarak), Batı Trakya Türklerine karşılık olarak mübadelenin dışında tutuluyorlar. Öncelikle vurgulamam lazım ki mübadele dışında tutulmaları siyasi saiklerle, ancak zaten asırlardır bu topraklarda yaşayan halkın bu pazarlıkların hiçbir aşamasında söz hakkı yok. Büyük bir savaşın ardından, milliyetçi saiklerle kurulan yeni bir cumhuriyetin içinde bir azınlık olarak değerleri ile ayakta kalmaya çalışıyorlar. 1930ların sonlarına kadar son derece sıcak bir ilişki kuruluyor Yunan hükümeti ile ve azınlıklar da savaş sonrası bu dönemde sorunsuz bir altın çağ yaşıyorlar. Ardından, İkinci Dünya Savaşı yılları ve özellikle Almanlara yakınlığı ile tanınan Saraçoğlu hükümeti zamanında alınan Varlık Vergisi kararı ile azınlıklara, kimliğini taşıdıkları bu ülkenin onları hiçbir zaman eşit bir vatandaşı olarak görmeyeceğini hissettiren acılı günler geliyor. Peşinden, Menderes hükümeti zamanında, artık hükümetin bilinçli -ama amacını aşmış- bir tezgahı olduğunu anladığımız 6-7 Eylül günleri var. Sonrasında ise 1964ten itibaren şiddetini arttıran Kıbrıs olayları. Rum cemaati özellikle Kıbrıs sorunu akabinde göç etmeye başlıyor ve bu göç hız kesmeden günümüze kadar devam ediyor. Öne çıkan bu tarihlerin yanı sıra bir önemli tespiti daha var Akgönül’ün ki; bu zamana kadar okuduğum birçok eserde gözardı edildiğini düşündüğüm önemli bir gerçeği de ortaya seriyor: 1967’de artık sırtından darbelerin yükünü atmayı başarabilen Yunanistan, Avrupa Ekonomik Topluluğu üyeliği ile birlikte ekonomik olarak atılım yapıyor. 1920lerde cazip yanı bulunmayan Yunanistan artık heyecan veren bir gelişmeye kavuşurken Türkiye ise darbeler ve ekonomik krizlerle geriye gidiyor. Akgönül’ün çok beğendiğim tespiti ile: “1984’teki şartlar, 1930 yılında, Türkiye Rumlarının İstanbul’a geri geldiği dönemdekilerden çok farklıydı: 1930’lu yıllardaki Yunanistan, 1980’li yılların Yunanistan’ına kıyasla çok daha az gelişmişti ve 1930'lar Türkiye'si 1980’li yılların Türkiye’sine kıyasla çok daha saygıdeğer bir ülkeydi.“ Türkiye Rumları, kendilerine dair oluşan güvensizlik ve sürekli koz olarak kullanılmanın verdiği bıkkınlığın yanısıra, Akgönül’ün bahsettiği bu ekonomik gelişme ve daha iyi bir gelecek ümidi ile de göçüyorlar. Bu sadece onlarla da sınırlı değil: artık, devletin kendilerini öz be öz Türk olarak gördüğü başka yığınlar da göçüyor ya da göçmek için fırsat kolluyor. Belki de bu yüzden, Akgönül’ün o haklı tespiti canımı daha çok yakıyor.
Türkiye Rumları
Türkiye RumlarıSamim Akgönül · İletişim Yayıncılık · 20072 okunma
·
115 görüntüleme
Zeynep Çiçek Coşkun okurunun profil resmi
Ellerinize sağlık hocam uzun ama güzel bir inceleme olmuş keyifli okumalar📚🌻
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkürler, okumanıza sevindim. Benim standardıma göre kısa bir inceleme sayılır:)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.