Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Kadınlar yabancılarla görünmek korkusuyla, pencerelerden ve kapılardan uzakta kendilerine ayrılan bölümde tutuluyorlar, konuklar geldiğinde odadan çıkartılıyorlar, kendi evlerinde bile konuşmalara katılmalarına izin verilmiyordu. Kadınların 'çok gerekli olanın dışında soru sormasına, görmesine, duymasına izin verilemezdi.' Yunanlı için kadın, kelimenin tam anlamıyla 'çocuk taşıyıcısı' anlamına geliyordu; devletin tek ilgi odağı genç savaşçılar ve erkek çocuklardı; bu yüzden pek çok kız çocuk hastalıklara, sakat doğanlar da toprak küplerde başkalarının acıma duygularına ya da ölüme terkedilmek üzere Taygetus Dağı eteklerine bırakılıyorlardı. Atinalı bir kıza yalnızca örgü örmek, dikiş dikmek, yemek pişirmek öğretilirdi; bakım giderleri için ayrılan drahomasıyla babasının seçtiği bir adamla evlenir, böylece babadan kocaya geçerdi. Eğer bu kızcağız 'iffetsiz' bulunursa babası ya da erkek kardeşi onu bir geneleve satabilir, eğer kısırsa, kocası onu bir arkadaşına devredebilirdi. Kocası öldüğünde baba evine döner, miras kocasının erkek akrabalarına kalırdı. İşte bu kadın sırasıyla babasının, kocasının ve oğlunun vasiyeti altında yaşamı boyunca hep önemsiz bir nesne olarak kaldı."
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.