Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

"Vakit sabahtı, bir kış sabahı ve Diogenes kumun üzerine çıplak uzanmış güneş banyosu yapıyordu; sabahın, üzerine yağan güneşin keyfini çıkarıyordu; her şey çok güzeldi, sessizdi, nehir akıyordu... “Ne demeliyim?” diye düşünür İskender. İskender gibi bir insan nesnelerden ve mülkler dışında düşünemez. O yüzden Diogenes’e bakar ve “Ben Büyük İskender’im. Bir şeye ihtiyacın varsa, bana söyle. Büyük yardımım dokunabilir ve sana yardım etmek isterim” der. Diogenes güler ve “Hiçbir şeye ihtiyacım yok. Yalnız biraz kenara çekil, çünkü güneşi kapatıyorsun. Benim için yapabileceğin tek şey bu. Ve hatırla, kimsenin güneşini kapama, bir insanın yapabileceği tek şey budur. Gölge etme, başka bir şey istemem” der. İskender bu adama bakar. Onun karşısında kendini dilenci gibi hissetmiş olmalı: “Hiçbir şeye ihtiyacı yok ve benim bütün dünyaya ihtiyacım var ve o zaman bile tatmin olmayacağım, bu dünya bile yeterli değil.” İskender, “Seni gördüğüme sevindim, hiç bu kadar halinden memnun bir insan görmemiştim” der. “Sorun yok!” der Diogenes. “Benim kadar memnun olmak istiyorsan, gel yanıma uzan, güneş banyosu yap. Geleceği unut ve geçmişi bırak. Seni engelleyen kimse yok.” İskender güler, yapay bir kahkaha elbette ve “Haklısın - ama daha zamanı gelmedi. Bir gün ben de senin gibi dinlenmek isterim” der. “O bir gün asla gelmeyecek” der Diogenes. “Dinlenmek için neye ihtiyacın var? Eğer benim gibi bir dilenci dinlenebiliyorsa, başka neye ihtiyaç var? Bu mücadele, bu çaba, bu savaşlar, bu fetihler neden? Bu kazanma ihtiyacı neden?”
Sayfa 179Kitabı okudu
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.