Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Üzerine Kırım'ın inanılmaz güzelliğini hatırlatan bir manzara resmi işlenmiş fıncanımdan çay içerken, bazen gözüm dalıyor. Alupka'yı ve burayı yaptıran adamı hasretle yad ediyorum: Adı sonsuza kadar Kafkasya'yla birlikte anılacak olan Kont Mihail Vorontsov . . . Vorontsov, Güney Rusya'nın mutlak hakimi, Ge­nel Valisi ve Güney Orduları'nın Başkomutanı olarak görev yap­tı. On yıl boyunca Şamil'in baş düşmanıydı. Elimdeki porselen fincanın üzerindeki resimde, bu kudretli adamın mücadelesine dair hiçbir bir iz yok. Sadece şelaleler, uzaklarda görünen dağ­ların dorukları, odalıkların ut çaldığı ve sarıklı atlıların uçurum­lardan atladığı korularıyla Gotik-oryantal tarzda yapılmış saray­lar. . . 18. ve 19. yüzyıl porselen imalatçıları, efsanelere konu olan Doğuyu işte böyle tahayyül ediyordu. W orcester ve Staffordshire yemek takımlarının üzerine işlenen desenler, çoğu zaman domuz avlarını ya da bambu ağaçları ara­sında asil kaplanları avlayan fillerin sırtındaki mihraceleri konu edinirdi. Bu kanlı sahnelerin insanların iştahını kabarttığı söy­lenemez. Çay takımları ise çaylarını yudumlarken sohbet eden hanımlara yakışan daha latif desenlere sahipti. Demliğin kıvrımlı yan yüzeyine en romantik sahneler işlenirdi: Bir harabenin ya­nında düşüncelere dalmış ya da develerini Zenobia'nın önünde diz çökmeye götüren bir çoban . . . Çayımı yudumlarken bu mi­nik alemin derinliklerine dalıyor, Kırım sahillerini hatırlıyorum. Alupka "Tatarların kulübeleriyle iç içe bulunan ve Kont Voront­sov'un bölgedeki etkisinin meyvelerinden olan İtalyan tarzı vil­lalar ile Gotik-Mağribi ve Türk mimarisine göre yapılmış sayısız saraydan biriydi." Vorontsov'un getirdiği mimari yenilikler, za­manla siyasi, zirai ve askeri başarılarının gölgesinde kaldı ancak Kont'un yönetimde olduğu dönemde bu satırları kaleme alan bir seyyah bu bakış açısına sahip değildi. (1845 yılında Prens unvanı verilen) Kont Mihail Vorontsov, köklü Boyar ailelerinden birine mensuptu ve Rusya'daki en soy­lu isimlerden birini taşıyordu. Ailesi, Rus imparatorluğundaki kontlar hiyerarşisinde üçüncü sırada geliyordu. Rusya'nın un­vandan geçilmediği yönündeki yaygın görüşün aksine, impara­torluğun büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda aristokrasi son derece dar bir gruptan oluşuyordu. Prens unvanı taşıyan ai­lelerin sayısı elliyi geçmezdi. Yaklaşık yirmi beş kadar aile kont unvanına sahipti. Bunların arasında sadece on dört-on beş Boyar ailesine Çar tarafından asalet verilmişti. Geriye kalanları, Rurik­lerin ve feodal derebeylerinin soyundan geliyordu. Vorontsov, köklü bir devlete hizmet geleneğine sahipti. Birçok hükümdarın döneminde üst düzey görevler almışlardı. kendilerini Çar'a denk görüyorlardı. Destek verdikleri yönetimler yükselirken, karşı çıktıklarıysa yok olup gidiyordu. Sibirya'ya gönderilmeyen tek soylu aile olmakla övünüyorlardı. Voront­sov ailesinden dört hanım, genellikle Çariçe ya da Grandüşeslere mahsus bir imtiyaz olan kırmızı şerit üzerine yıldız şeklideki 1. Sınıf Aziz Katerina Nişanı'nı takmıştı. Anna Vorontsov, bu ni­şanı kuzeni Çariçe Y elizaveta' dan aldı. Çar III. Petro, nişanlısı Yelizaveta Vorontsov'a Aziz Katerina Nişanı'nı verdi. II. Kate­rina, tahta çıkmasını sağlayan darbede belirgin bir rol oynayan Vorontsov ailesine mensup Prenses Daşkov'a bu nişanı takdim etti. Uzun yıllar sonra Kafkasya Genel Valisi olarak atanan Kont Mihail Vorontsov'un eşi, bu nişanı taşıyordu. Bu kadınların her biri, hayatları boyunca gösterdikleri üstün sadakatten ötürü bu nişanı almaya hak kazanmıştı. Hiçbir şey, hatta Çar dahi bu soy­lu Rusların vatani görevlerini ifa etmelerine mani olamazdı. Şamil'in düşmanı Kont Mihail, Vorontsov ailesinin en iyi tem­silcilerinden biriydi. Sanki bu küstah, akıllı, acımasız ve ilkeli adam, farklı kuşaklardan Vorontsovların billurlaşıp ete kemiğe bürünmüş haliydi. Gizemli bir şahsiyetti. Soğuk ama yakışıklı biriydi. Mağrur ve mesafeli tavrıyla tam bir İngiliz asilzadesine benziyordu. Fazla gülümsemezdi. Kibar ve serinkanlı duruşunu her zaman muhafaza ederdi. Kimse onu iyi tanımıyordu. Öfkesi korkunçtu. Korkuluyor, sayılıyor ancak sevilmiyordu. Sadece Gürcülere sıcaklık gösterirdi. Tatarlar ve Kafkasyalılar üzerinde mutlak hakimiyeti vardı. Uyguladığı politikaları, na­diren Çar'a danışır ya da haber verirdi. Tamamen kendi başına hareket eden Kont Mihail, giriştiği işlerin maliyetini çoğu zaman kendi kesesinden karşılardı. 1782 yılında St. Petersburg' da dün­yaya geldi. Babası Kont Simon, Il. Katerina'nın Londra büyü­kelçisiydi. İngiltere'de büyüyen Kont Mihail, hayatının sonuna kadar İngilizlere sempatiyle yaklaşacaktı. Katerina'nın oğlu 1. Pavel tahta çıktığında, St. James Sarayı'nda görevli Kont Simon şansölye olmak üzere ülkesine geri çağrıldı ancak Çar'ın kişiliği ve politikalarından hoşlanmayan Kont bu görevi kabul etmedi. Öfkeden deliye dönen Çar, derhal Vorontsovların mülklerine ve gelirlerine el koydu ve Kont'u elçilik görevinden azletti. Rusya'ya geri dönmeyi reddeden Kont Siman, hayatının geriye kalanını Londra'da sürgünde yaşamayı tercih etti. Bütün bunlara rağmen Çar, Kont'un kızını nedime yapmayı teklif etti. Kont Siman, bu teklifi kabul etti. Çar'ın bu hareketi fevkalade büyük bir iltifattı çünkü Rusya dışında yaşayan hiç kimseye bu unvan verilmemiş­ti. Kont Siman, bu konu hakkında arkadaşı Kont Stroganov'a yazdığı mektupta her zamanki sert üslubuyla şöyle diyordu: "Önceki (il. Katerina) hükümdar döneminde bu lütuf ihsan edil­miş olsaydı, kabul etmezdim;- çünkü Prens Potemkin'in yeğen­lerinin sürekli çocuk doğurmalarına rağmen nedime unvanını kaybetmediği bir sarayda kızımı görmek istemezdim." Serveti ve gelirlerine Rusya'nın el koyduğu eski büyükelçi, Lond­ra' da geçirdiği gönüllü sürgün yıllarında büyük mali sıkıntı yaşadı ancak İngilizler tarafından o kadar seviliyordu ki gözden düştü­ğü bu dönemde de el üstünde tutuldu. Hiçbir çeyizi olmamasına rağmen kızı, zekice bir evlilik yaptı ve 1 1. Pembroke Kontu'nun ikinci eşi oldu (Gelecekte Lea Lordu unvanını alacak olan oğlu Sör Sidney Herbert, Florence Nightingale ile birlikte Kırım'da Ruslara karşı savaşan İngiliz askerlerini tedavi etmeye çalışacak­tı). Çar Pavel, ölmeden önce inatçı Kont Simon'u bir kez daha geri getirmeyi denedi. I. Nikola adıyla tahta çıkacak olan genç Grandük Nikola'nın vasisi ve başöğretmeni olmasını istiyordu ama Vorontsov yine Çar Pavel' den uzak durmayı tercih etti. I. Aleksandr'ın tahta çıkmasıyla birlikte talih bir kez daha Vo­rontsovların yüzüne güldü. Genç Çar'ın yakınında iyi bir makam elde etmek isteyen Kont Siman, 180 1 yılında St. Petersburg'a döndü. Naip Prens'in etrafındaki yüksek sosyetenin bir parça­sı olan oğlu Londra'da kaldı. Epsom Downs'taki yarışlara katı­lıyorlar, Harriette Wilson ile güzel kardeşlerine kur yapıyorlar, genç naiple birlikte hayatlarını yaşıyorlardı. O kadar yakışıklı ve sevilen biriydi ki Sir Thomas Lawrance'in yaptığı muhteşem ve göz alıcı portresi, Kraliyet Akademisi'nde büyük ses getirdi ve Lawrance'ın akademi üyesi olmasını sağladı. Şimdiyse Çar, ma­beyincisi olmak üzere Rusya'ya gelmesini istiyordu. Teklif edilen bu görevi ve sarayı çok boğucu bulan delikanlı Kafkasya' daki birliklere katıldı ve General Kutuzov'un emrinde Türklere karşı savaştı. Daha ilk günden kendini göstermeyi başarmıştı. Napol­yon Savaşları şiddetlenmeye başlayınca, müttefik ordularıyla bir­likte savaşmaya gönderildi. Burada şöhrete kavuştu. 1813 yılında tümgeneralliğe yükseldi. 3 1 yaşında Blücher'in emrinde savaşır­ken, Craonne muharebesinde Napolyon'la karşı karşıya geldi. Napolyon'un otuz bin adamına karşılık Vorontsov'un emrinde on sekiz bin asker vardı. Vorontsov, sekiz saat boyunca inatla mücadeleye devam etti. "Blücher'in tekrar tekrar gönderdiği emirlere nihayet uyup geri çekilen Vorontsov, düşmanına tek bir ganimet dahi bırakmadı." Simon Vorontsov, ne ilerleyen yaşının ne de zayıf düşen bede­ninin onu vazifesinden alıkoymasına izin veriyordu. 1807 yı­lında Tilsit'te Napolyon'la yaptığı görüşmede Aleksandr'a eşlik eden Simon, nefret ettiği Napolyon'la Çar'ın fazla yakınlaşma­sını önlemeye kararlıydı. Kimsenin kendilerini dinleyememesi­ni isteyen liderler, Neman Nehri üzerindeki bir salda bir araya geldi. Fakat ihtiyar Vorontsov, ne konuşulduğunu öğrenmeye kararlıydı. Sovyet tarihçileri tarafından ortaya çıkarılan arşiv belgelerine göre görüşmeden birkaç saat önce sandalla açılan Vorontsov, salın dayandığı kazık ve payandaların arasına sak­landı. Ayaklarını nehrin serin sularına sarkıttı. Bu cüretinin ve çektiği sıkıntının mükafatını aldı. Aleksandr ve Napolyon ara­sındaki görüşmenin tamamını duyabilmişti. Konuşmanın bazı kısımlarının İngilizlerin işine yarayacağını ve hayalini kurduğu İngiliz-Rus ittifakına katkı sağlayacağını düşünen Vorontsov, bu bilgileri İngiliz hükümetiyle paylaştı. Kurnaz ihtiyar, konuşulan­lara kulak misafiri olurken, dünyanın geriye kalanı, prensler ve generaller, endişe içinde kıyıda dolanıp duruyordu. Orada ka­deri tayin edilen Prusya Kralı, o kadar huzursuzdu ki sanki sala ulaşmak istercesine atını defalarca suya doğru sürdü ancak kor­kusunu yenemeyen kral, atının dizginlerini çekip süklüm pük­lüm kıyıya çekildi. Salın altına saklanan ihtiyar Vorontsov, çok daha haşmetli biriydi. Ailesinin diğer mensupları gibi o da kendi kurallarını kendisi koyar ve Rusya'nın çıkarlarını gözetirdi.
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.