Kafkas savaşlarının dokusunu oluşturan feryatların, naraların, silah seslerinin arasında, zaman zaman huzur veren bir melodi de duymak mümkündü. Fatma'nın ölümünün ardından Şamil'in gözde eşi olan Ermeni esir Şuanat'ın aşk hikayesi, savaşın hengamesinde işte böyle bir nefes alma imkanı sunuyor. Şamil'in önde gelen naiplerinden Alıverdi Mahoma, 1840'ların ortalarında Çeçenistan'a bir dizi cüretkar baskın düzenledi. Kazak hattındaki küçük bir kasaba olan Mozdok' a kadar ilerledi. Kasaba oldukça iyi tahkim edilmişti ancak Alıverdi Mahoma çok sayıda esir almayı başardı. Bu esirler arasında, on altı yaşında bir Ermeni kızı vardı: Şuanat. Bu güzellikte bir hediyenin İmam'ın gözüne girmesini sağlayacağını düşünen Alıverdi Mahoma, Şuanat'ı Şamil'e takdim etti. Şuanat evinden kaçırılan Hristiyan bir esirdi. Müslüman bir aşiret reisinin avulunda bir başınaydı. Şamil'i görür görmez aşık oldu. Şamil'le aralarında en az yirmi beş yaş fark vardı, farklı dinlere inanıyorlardı. Hanların ve naiplerin önünde eğildiği, gücünün doruklarında olan Şamil, dilediği kadını eş olarak alabilirdi ama o Şuanat'ı seçti. Şuanat, ömrünün sonuna kadar Şamil'in teselli bulduğu yoldaşı olacaktı. Şamil, ona "İncim" diye hitap ediyordu. Uzun boylu, yuvarlak yüzlü, mavi gözlü ve sarı saçlı bir kadın olan Şuanat etrafına zarif bir hava yayıyordu. Şamil için yaşıyordu. Eskiden Mozdok'ta bir tüccarın
evinde refah içinde yaşayan biri için avuldaki yaşam şartları çok zordu ancak Şuanat Şamil'in yanında o kadar mutluydu ki hiçbir şeyi gözü görmüyordu. Sonunda İslam'a geçmeye karar veren Şuanat, Müslüman bir kadının uyması gereken bütün adetleri harfiyen benimsedi. Tesettüre girdi, Hristiyan ailesiyle bütün iletişimini kesti ve Şamil'in haremindeki yerine razı oldu. Şamil'in toplamda beş eşi oldu. Birinci eşi, gözbebeği Fatma'ydı. Daha sonra evlendiği Cevheret, Ahulgo'da hayatını kaybetti. Ardından Zahidet'le evlendi. Babası Molla Cemaleddin tarafından Hz. Peygamber' in soyundan gelen Zahidet, kendisini Şamil' in ilk ve en önemli eşi olarak görüyordu. Hristiyan Şuanat, esir alındıktan bir süre sonra eş konumuna yükseltildi. Şamil'in son eşi Emine'ydi. Emine'den bir türlü çocuğu olmayan Şamil, sonundan onu boşayacaktı. Çok sevdiği ve kaybettiği Fatma'yı saymazsak, eşlerinin arasında Şamil'e en yakın olanı Şuanat'tı. Yıllar sonra akrabaları, yüklüce fidye teklif edip Şuanat'ı geri almak istedi ama Şuanat geri dönmeyi kabul etmedi. Şamil ise ne kadar altın verirlerse versinler Şuanat'tan ayrılmayacağını söylüyordu. Haremin en kıdemlisi olan ve konumunu herkesin gözüne sokan Zahidet'in entrikaları ve kıskançlığına rağmen Şamil'le Şuanat'ın aşkı devam etti. Şamil'in yanında mesut olan Şuanat, kocasının kendisini sevmesinden başka bir şey istemiyordu. Zaten nadiren evde kalan kocasını rahat ettirmek için kenara çekilmekten gocunmuyor ve itaatkar davranıyordu. Büyük savaşçı, evde geçirdiği vakitlerde yerde oturur, kaçak bir Rus askeri tarafından kendisine hediye edilen Vaska Nurman adlı siyah beyaz, iri kediyi yanından ayırmazdı. Kedisini o kadar çok severdi ki onsuz boğazından bir lokma geçmezdi. Mindere bağdaş kuran Şamil, kedisini yer sofrasının karşısına oturttururdu. Önlerine bakır tabaklarda pilav, yoğurt ve şiş kebap getirilirdi. Kendisi pek et yemeyen Şamil, kebabı çoğu zaman kedisi için yaptırırdı. Şamil, kedilere düşkünlüğü bakımından Hz. Muhammed'e benziyordu. Bir gün namaza gitmek için yerinden kalkması gereken Hz. Muhammed, cübbesinin eteğinde bir kedinin