Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şamil, Müritlerin arasına geri döndüğünde, ne kaçışından ne de sakliada geçirdiği günlerden bahsedecekti. Kimsenin kendisini ya da Fatma'yı sorgulamasına izin vermiyordu. Geri dönmüştü, işte o kadar. Zayıf düştüğü o aylardan bahsetmek mi istemiyor­du? Yoksa Allah yolunda çalışması için muhafaza edilmiş, seçil­miş biri olduğu yönündeki mucizevi efsanesini mi güçlendirme­ye çalışıyordu? Her halükarda, Hamza Bey'in en sadık yardımcısı olarak hizmet etmeye başlaması, disiplinli ve şahsi hırslardan arınmış yapısını gözler önüne seriyordu. Beraber memleketi dolaşan Hamza Bey ve Şamil, Rus hakimiye­tine direnmeye ant içen silahlı adamları bir araya getirip tarika­tı kurdular. Gözlerini Avar yurduna dikmişlerdi. Avar halkının Müritlerin saflarına katılmasının önündeki tek engel Bahu Bi­ke'ydi. Zaman kazanmaya çalışan Bahu Bike, oğlu Ömer'i Tiflis'e gönderdi. Hamza Bey'in tehditlerine karşı Rusların desteğini ta­lep ediyordu. Genç Ömer Han'a üvey kardeşi Hacı Murat eşlik ediyordu. İlerleyen sayfalarda bu ismi daha sık göreceğiz çünkü bütün Kafkasya'ya nam salacak olan Hacı Murat, Şamil'in en güçlü müttefiki ve en tehlikeli rakibi olacaktı. Ölümüyse Tols­toy'un şaheserlerinden birine ilham verecekti. Tiflis'e ulaştıklarında Başkomutan Baron Rosen'in kendilerine vakit ayıramayacak kadar meşgul olduğunu öğrendiler. Baron Rosen'in Ömer Han ve Hacı Murat'ı karşılaması için gönderdiği seçkin yaverleri misafirlerini iskambil oyunları, şarap ve kadın­larla eğliyordu. Rusların oyunlarına kanmayan Hacı Murat şöyle diyordu: "Ömer, bir boğa kadar kuvvetli ve bir aslan kadar cesur ancak iradesi çok zayıf. Eğer onu durdurmasaydım, elindeki son atını ve silahını da kumarda kaybederdi." Rusların durumları­na kayıtsızlığını gören Ömer Han ve Hacı Murat onlardan fay­da gelmeyeceğini anladı ve geri döndükten sonra Bahu Bike'ye Müritçiliği kabul etmesini tavsiye etti. Hamza ve Müritleri şeh­rin kapılarına dayandığında Bahu Bike, onlara elçi göndererek gazavata katılacağını bildirdi. Ancak İmam' dan kendilerine aki­delerini öğretecek bir alim göndermesini istedi. "Ancak Hamza, ihtiyarlarımızın sakalını kestirip burunlarını deldirdi. Soytarı gibi burunlarına top taktırıp geri gönderdi. Bahu Bike'nin küçük Bulaç'ı rehin vermesi şartıyla gazavatın ilkelerini öğretmesi için bir şeyh göndereceğini söyledi." Hanım, son derece kararlı bir kadındı. Ruslarla anlaşmasına sadakatini koruyordu ancak ülkede yayılıp güçlenen Müritçilik karşısında halkını daha fazla tutamayacağının farkındaydı. Bu nedenle Müritçiliği benimsemeyi kabul etti ama gazavatı red­detti. Ne olursa olsun eski müttefiklerine silah doğrultmak is­temiyordu. İyi niyetinin bir nişanesi olarak sekiz yaşındaki oğlu Bulaç'ı Hamza Bey'e rehin verdi. Ancak Hamza Bey bununla da yetinmedi. Bahu Bike'den anlaşma şartlarını müzakere etmek üzere oğulları Nutsal Han ve Ömer Han'ı göndermesini istedi. Ömer görüşmeye yalnız gitti. Saatler geçmesine rağmen Ömer'den haber alınamayınca Bahu Bike, Nutsal'dan kardeşini kurtarmaya gitmesini istedi. Hamza Bey' in kalleşçe bir hamle ya­pacağını hisseden ve kendini bekleyen akıbeti tahmin eden Nut­sal kendi ayaklarıyla bu tuzağa düşmeyi reddetti. Öfkeden gözü dönen Bahu Bike, Nutsal'ı korkaklıkla suçladı. "Son oğlunu da kaybetmeye hazırsın madem, öyle olsun. Gi­derim" dedi Nutsal. Atına atladığı gibi Hamza Bey'in kampının yolunu tuttu. İçinde Hacı Murat'ın da olduğu küçük bir grup Nutsal'ın peşinden gitti. Mürit kampına ulaştığında saygıyla kar­şılanan Nutsal kardeşlerinin bulunduğu çadıra götürüldü. Çadı­rın girişindeki tente kapatılır kapatılmaz Hamza Bey' in adamları Nutsal'a eşlik eden grubu katletti. Dışardan gelen silah seslerini ve çığlıkları duyan Ömer çadırdan fırladı ancak o da öldürüldü. Kılıç ve hançerini çeken Nutsal, kardeşinin intikamını almak üzere dışarı atıldı. Hacı Murat'ın anlattığına göre aldığı kılıç dar­besiyle yanağı kesilen Nutsal, bir eliyle yüzünü tutarken diğer elindeki hançerle kimseyi yanına yanaştırmıyordu. "Aslan gibi kükreyerek düşmanlarının üzerine atıldı. Önüne geleni deviri­yordu. Aldığı yaralar sonucu can vermeden önce yirmiden fazla müridi öldürdü." Hamza Bey, korkudan titreyen Bulaç'ı sürük­leyerek çadırdan çıkardı. (Kendi anlattığına göre) hayatında ilk kez korkuya kapılan Hacı Murat, Müritlerin attığı mızrakların arasında bir ata atladığı gibi kamptan kaçtı. Hunzaklıların Ham­za Bey'e direnişi kırılmıştı. Müritlerin iki lideri de yaşanan katliamdan pek etkilenmemişti. Hamza'nın gözünde bu olay, uzun zamandır hazırladığı bir pla­nın uygulanmasından ve eski bir hesabın kapatılmasından iba­retti. Şamil içinse yaşananlar savaşın bir parçasıydı ve Avar yur­dunun fethi için gerekliydi. Köşeye sıkıştırdıkları savaşçı Bahu Bike'yi kendi kılıcıyla idam ettiler. Hamza Bey, kendini Avar yurdunun Hanı ilan etti. Dahası, nefsinin arzularını köreltme yeminini unutan Hamza Bey, akidelerine ters düşerek fevkalade ihtişamlı saraya yerleşti. Müritlerin zaferini haber alan kurnaz Aslan Han sevinçten ha­valara uçtu. Hamza Bey'e iki mektup gönderdi. Mektuplardan birini Ruslar karşısında itibarını korumak için kaleme almıştı. Hamza Bey'i acımasız tutumundan dolayı azarlıyor ve intikam tehdidi savuruyordu. İçinde Tiflisli kuyumcuların elinden çıkan altın bir saat olan diğer mektupta ise Hamza Bey'e övgüler dü­züyordu. "Ey Mümin Hamza! Bundan böyle oğlumsun. Birlikte ülkeyi kafirlerden temizleyeceğiz."
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.