Kimsenin bilmesine gerek yok beni.
Derinlerde içerlerde diplerde kuytularda saklı bir yerlerde
bir ben vardır.
Bir senden dışarı öteki ayrı ayrıma uğramış bir şekilde biçare yaşıyorum.
köşelere saklanmış halde başı önde bilmezsiniz siz yüzü nasıl gözü hangi renkte
Yalnızlığım bugünlük değildir
Senelerdir böyle.
Hatıralarımda da hep bu geçer.
doğduğumda Tanrıma kavuşabilseydim
Şimdi daha az acım ve günahım olurdu.
Sorgulamalı mıyım başıma gelenleri , hepsinde ben suçsuz sayılmam ki
benim de yapılarımdan yaradılışımdan kaynaklı kusurlarım var
onlar da Allahtan Tanrı vergisi.
Kapatıp kapıları kendimi evde saklarım
Susar otururum evde televizyon açmadan
kimse duymasın görmesin diye geldiğimi
pencerelerde görünmeden.
Balkonuna bir şeyimi düşürmüşüm komşu diyen olurdu
Ya da aidat borcu temizlik parası asansör bakımı için para toplamaya gelirdi biri
Komşu ayıptır bir tek sen kaldın bir haftadır gelip gidiyoruz der kızgınlığını belirtirdi.
Ölüp gitsem de bu sayaç işler .. bu numara çevrilir. Her gün kapımın önünü süpüren biri çıkar.
Neleri sevip hoşlandığımı kimsenin bilemediği ..
Bir çevrede dünyada yaşamak zorunda kalıyordum.
lıp lıp diye damlayan musluğun altına bir havlu atıyor
tamir etmek için uğraşmıyordum.
artık suyu çekmez olduğunda suya doyduğunda o havluyu bezi sıkıp etrafı silerim düşüncesi bile aklıma geçmiyordu. Bu pencereler cam gibi parlasa bu aynalar beni daha pürüzsüz gösterse neyi değiştirebilirdi.
Ağlamak istiyordum ama ağlamış olmaktan dolayı mahcup olmak istemiyordum kendime.
bilmiyorlar benim burada oturduğumu bilmiyorlar diyordum.
Bilseler beni bulurlar ben istemesem yok deyip ayak diretsem de bırakmaz götürürler beni bir yerlere.
Hakkım yok benim gezmeye görmeye eğlenmeye ..yaşamaktan benim anladığım gördüğüm bu kadar.
varoluşum odanın loşluğunda iç sıkıntılar çekerek yaşamak..
Kaderimmiş kısmetim buymuş gibi bağlıyım..
İçim içime içini geçirerek ...
Yüzümün solgunluğu yapraklarını döken tüm ağaçlardan daha vahim.
İki çırpı bacak bu garip adamı nasıl taşıdı derler..
Ben ölünce.