Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

331 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
José Saramago ~KÖRLÜK~
Her bir satırını çok büyük keyifle okuduğum ama aynı zamanda birçok satırından tiksindiğim bir kitap yine her zamanki gibi önce kitabını okudum sonra filmini izledim kitap çoktan bitmişti ama filmini izleyip bir kaç cümle yazmak istiyordum ve filmini dün gece izledim ve tiksintim tazeyken düşüncelerimi yazayım dedim öncelikle alıp okumanızdan yanayım çünkü toplumu sosyoloji açıdan gören insanların toplum üzerindeki psikolojileri bu kadar iyi anlatan başka bir kitap var mı ?bilmiyorum hemen başlıyorum girişi uzattım biliyorum bu kitapta hiçbir şey belli değil mekan belli değil zaman belli değil bilinmeyen bir ülke hatta ismi bilinmeyen karakterler bütün karakterler unvanla ya da lakablarıyla hitap ediliyor. Jose Saramago'nun Körlük romanı onun en önemli eserlerinden biridir. Bu kadar önemli eseri hatta 1998 Nobel Edebiyat Ödülü alan bir kitabı analizini yapmadan önce şöyle saçma bir düşünceye girdim acaba bu kitabında analizini yapabilir miyim yapmam komik olmaz mı nede olsa ödül almış bir kitap analizi yapmam çok eksik yapabilirim hata yapabilirim yanlış bir bilgi verebilirim falan ama zaten kimsenin umrunda değil yaptığım analiz neyse Körlük romanında yazar körleşen insanların çöküşünü daha sonra ise tekrar yükselişlerini göstermeye çalışmıştır. Önce romanın oluşumuna ve başlangıcına bakıp yazarın kitabın girişinde yazan "Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan, fark et." (Nasihatler Kitabı) sözü ile kitabı okumamız ve yorumlamamız gerektiğini bilelim. Ağır ilerleyen temposu, kavranması gerçekten de zor olabilecek kimi metaforik göndermeleri, “insan dışkıları”ndan “sert bir tecavüz”e uzanan kimi bunaltıcı bölümleri nedeniyle, okunması ve algılaması zor." yorumu alan roman daha bazı bölümleri nedeniyle "iğrendirici" buldıum Roman, bilinmeyen bir mekanda ve bilinmeyen bir zaman diliminde tam olarak tanıtılmayan karakterlerin günün birinde ansızın "beyaz felaket" adında salgınına yakalanarak kör olmalarını ve tüm dünya kör olmuşken nedeni bilinmeyen bir şekilde görebilen bir kadını konu alıyor. Roman boyunca kör olan karakterlerin arasında sanki onları görebiliyormuşuz gibi dolaştırılıyor ve onlarını inceliyoruz. Roman körlükle, aslında hiçbir zaman "fizyolojik körlüğü" kastetmemiş yani tıpla alakası yok "toplumsal körlüğe" dikkat çekmeye çalışmıştır. İnsanların hayatın olağan akışında ilerlerken, teker teker görememesiyle başlayan bu hikaye, zamanla tüm toplumu esir alan bir “Körlük” salgınına dönüşüyor. Devlet salgına yakalanan "hastaları" bir akıl hastanesinde karantinaya alarak bu salgını önlemeye çalışıyor. İlk karantinaya alınan yedi kişiden sadece birinin gözleri görüyor ancak bunu saklıyor ve kocası ile birlikte karantinaya giriyor ufak bir değinmeden geçemiycem yine bir kadının aşkının uğruna yaptığı fedakarlık bu kadınlar neden böyle? Sürekli neden fedakarlık yapmak zorundalar hele ki elle tutulamayan gözle görülemeyen kulakla duyulamayan AŞK denilen duygu şeyi için belki ben duygularımı stabilize tutabildiğim için böyle düşünüyorum daha gerçekçi bir cümle ile duygusal gelişimimi tamamlamadığım için daha çok mantığımla hareket ediyorum öz eleştirimi de yaptığıma göre devam edebilirim.Kitabın asıl olayları karantinaya alınmaları ile başlıyor. Roman boyunca, salgın dalga dalga tüm ülkeye yayılıyor ve bu salgınla birlikte toplumda kaos ortamı başlıyor. Toplumun görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere ve daha birçok suça tanık olduğu bu salgın, insanoğlunun asıl gerçekliğini biz okuyuculara gösteriyor. Kitap boyunca geçen "körlük salgını" aslında bir mecazdır. Bu salgınla yazar toplumun sorunlarına ışık tutuyor. Kitapta aslında toplumun yozlaşmışlığına karşı toplumum barbarlığına karşı toplumun zihni bozukluğuna karşı “İnanın ilk insan bile demek istemiyorum ya da hayvani dürtüler demek istemiyorum çünkü hayvanların bile belli başlı düzenleri var bizdeki kadar iğrençlik onlarda yoktur.”gerçekten insanların kafalarını adeta kuma gömdükleri gerçeği eleştirel bir şekilde anlatılmıştır. "Körlük" bize toplumun içinde yer aldığı düzenin bozukluğunu anlatıyor. Kitap içerisinde geçen "Neden kör olduk?" "Bilmiyorum belki bir gün nedenini öğreniriz." "Ne düşündüğümü söyleyeyim mi sana." "Söyle." "Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük." "Gören körler mi?" "Gördüğü halde görmeyen körler." kesitiyle kitabın olayı özetlenmiştir diyebiliriz. Çünkü kitap boyunca karantinaya alınan "körlerin" aslında gerçek hayatta kör olduğunu bilmeden yaşayan körlerden bir farkı olmadığını okumuş oluyoruz. Biz insanlar zaten çoğu konuya duyarsız ve körüz. Yazar ise bu gerçekliği biz insanlara bu cümlelerle aktarmış adeta bu gerçekliği yüzümüze vurmuş . Eserde toplum sorunları salgın üzerinden ele alınırken bu sorunlar eserle birlikte gün yüzüne çıkmıştır. Karantina sürecindeki insanların yaşadıkları ve zaman kavramının yok oluşu işlenmektedir. Toplum eleştirisi yapan bu eser biz insanlara "Aslında bizler bir anlamda ve hatrı sayılır şekilde gördüğünü zanneden körler miyiz?" sorusunu sormaya ve bunu anlamlandırma çalışıyor. Okuyucular da kahramanlarla birlikte aynı bunaltı, bulantı, kaotik girdap içine dönüp duruyor. Kitabı okurken “Neden?” diye soruyoruz. İnsanı, yaşamı, dünyayı ve ahlakı sorgulamaya başlıyoruz. Biz "iyi" insanlar gerçekten iyi miyiz? İnsanın içinde iyilik barınıyor mu? , okuyucu iyiliğin derinlerde de olsa gün ışığına çıkmayı beklediğini umuyor. “İyilik ve kötülüğün ne olduğuna kim karar veriyor? İnsan erdemli olmayı sadece beğenilmek, sevilmek için,sahte arkadaşlıklar edinmek için iki yüzlü bir riyakârlıkla mı istiyor? Kimsenin onu görmeyeceğini ya da dışlamayacağını bilse, nasıl davranır?” diye soruları sorduruyor. Kitabı okuyan herkes belki ki kısa süreliğine de olsa gözlerini kapatıp körlüğü sorguluyor. Kitabın asıl olayı aslında biz insanlara kendimizi sorgulatmakta yatıyor.  Kitabın özetini yazmak isterdim ama o kadar güzel bir kitap okudum ki isterim kitabı kendiniz okuyun özetini yazdığımda kolaya kaçmış olmayın çünkü biz insanlar zaten çoğu konuya duyarsız ve körüz. Ve kitap okumak gerçekten dünyanızı güzelleştirir kitaplar benim yalnızlığımın en iyi dostları dışardan yalnız değilmişim gibi gözükse de aslında herkes yalnız bu acı bir gerçek falan değil bu yüce bir şey eğer yalnızlığınızı seviyorsanız tabi Ve hayat felsefeme eklemek istediğim kitaptan bir söz ''Hiçbir mutluluk sonsuza kadar sürmediği gibi, mutsuzluk da geçicidir.''  Kısa bir not: kitabı okurken ara ara gözlerinizi kapatıp körlüğünüzü sorgulayın lütfen ve yalnızlığınızı sevin çünkü…
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,6bin okunma
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.