Kendi kendime, 'Yüz gün boyunca her gün kente gitmek için geçtiğim köprünün üstünden bir çakıltaşı alıp suya atacağım,' dersem, yaparım. Yedinci gün unutup da geçersem, 'yarın iki taş alıp atarım, aynı şey olur,' demem. Onun yerine geri döner çakıltaşını suya atarım. Ya da yirmi gün sonra, 'Arkadaş bu iş anlamsız. Her gün bir çakıltaşı atmanın ne anlamı var ki. Bir avuç at, olsun bitsin,' demem. Ne öyle derim ne de öyle yaparım. Kendime bir görev verdim mi onu tamamlarım. Bu nedenle, aylaklığı da sevdiğim için, pratik olmayan, güç işlere kalkışmam."