Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Avrupa'da Köle Ticareti Nasıl Başladı?
Hiçbir Avrupa ülkesi Yenidünya macerasına Afrika'dan köle getirtip, dünya pazarına sunulacak egzotik ürünler yetiştirme hedefiyle başlamadı. İngiltere'nin Virginia, Barbados ve Güney Carolina'daki üç kolonisinin köle işgücüne geçişi, bu değişimin nasıl yaşandığının açıklamasıdır. İngiltere'nin ilk kolonisi olan Virginia, 1607'de tipik altın ve gümüş bulma umutlarıyla kuruldu. On yıllık bir sıkıntı ve hayal kırıklığı döneminden sonra, bir yerleşimcinin İspanyol tütünüyle rekabet edecek bir tütün geliştirmesi sonucunda, tütün ekimi koloniyi kurtardı. Tütün içmek ve çiğnemek İngiltere'de öylesine rağbet gördü ki, Virginia'da bir talep patlamasına neden oldu. Toprağı olan herkes tütün ekti. Kararların merkezden alınmaması (serbest girişim sisteminin tipik özelliğidir) aşırı ekime yol açtı ve kısa süre sonra bir “pis ot” fazlalığı yaşandı. Fiyatlar baş aşağı gidince, tütün binlerce yeni tüketicinin erişebileceği bir ürün oluverdi. Yeni bir fırsat doğmuştu: giderleri kısmayı öğrenerek düşük yeni fiyatlardan kâr elde etmek. Tütün ekiminde temel öğe kölelik değildi. Anlaşmalı İngiliz hizmetkârlar ve aile çiftlikleri on yıllardır tütün ekiyor olsalar da, köle kullanmak varlıklı çiftçiler için çekici bir seçenekti. 1619 yılında bir Hollanda gemisi Virginia'ya bir köle kafilesi getirdi; ne var ki, o tarihlerde kölelere yatırım yapmak cazip değildi. Aradan onyıllar geçtikten sonra, bölgeye, daha geniş arazi parçalarına yerleşmeye yetecek kadar nakit parası olan birkaç yerleşimci geldi. İngiliz kralı, kaygısız Hollandalıları Kuzey Amerika'daki kolonilerden uzak tutmak için köle ticaretini destekleyince, İngiliz köle tüccarları doğrudan Afrika'dan getirdikleri köleleri Virginia'daki çiftçilere uygun fiyata satma imkânına kavuştu. Anlaşmalı İngiliz hizmetkârlardan Afrikalı kölelere geçmeye iten son bir etken de, hizmetkârların iş sözleşmeleri bittikten sonra itaatsiz bir alt sınıf haline gelme tehlikesiydi. Vali William Berkeley de bu durumdan yakınmıştı: “Yedide altısı yoksul, borçlu, hoşnutsuz ve silahlı olan bir halkı yönetmek zorunda olmak ne büyük bir talihsizlik!” Köleler hizmetkârlardan daha pahalıydı, ama ölünceye kadar köle olarak kalıyorlardı; denetlenmeleri de eski hizmetkârlardan çok daha kolaydı. Virginia'da, başlangıçtaki yüksek ölüm oranı sağlık koşullarının iyileştirilmesiyle düşünce, köleler Beyaz hizmetkârlardan daha cazip oluverdi. Virginia artık seçkin çiftçilerin kolonisiydi; bu insanlar kölelerin çalışacağı plantasyonlar için gerekli imkânlara sahipti. Aynı dönemde anavatan da Kıta Avrupa'sına tütün satarak çok kârlı bir işe girişmişti. Virginia'nın önde gelen din adamlarından biri yeterince papaz bulunmadığından yakınınca, Britanya adalet bakanı tarafından sertçe azarlanmıştı: “Ruhlarmış! Kahrolsun ruhlarınız, siz tütün yetiştirin!” 18. yüzyılın ilk onyılında %10 olan Siyah nüfus oranı hızla %40'lık zirvesine tırmandı. Britanya donanması o dönemde yılda ortalama 300 gemiyle anavatana tütün taşıdı. Bu arada, daha yoksullar Tidewater'dan Piedmont bölgesine, Maryland'e, Kuzey Carolina'ya ya da içerideki vadilere taşındı; daha küçük çapta tarım faaliyetine girişerek birkaç dönümde battaniye, alet ve edevat parasını ödeyecek kadar tütün yetiştirdiler. Şeker karma tarımın yerini almaya başlayınca, Barbados da benzer bir dönüşüm sürecinden geçti. Toprak, köle ve şekerkamışını yetiştirip işleyecek makineleri satın alabilecek paraya sahip insanlar gelince, yoksul yerleşimciler Yenidünya'da kendilerine yeni bir yurt aramak zorunda kaldılar. Güney Carolina 1663'te koloni statüsüne kavuşunca, Barbadoslu Siyah ve Beyazlar kuzeye, Amerikan anakarasına göçtü. Güney Carolinalılar da işe karma ekonomiyle başladı. Köleleri, Afrika'da yaygın olan açık otlatma yöntemini uyguladı, ama pirincin ihraç ürünü olmasıyla birlikte her şey değişti. Afrikalılar, özellikle de pirinç ekiminin uzun zamandan beri bilindiği Sierra Leone bölgesinden gelenler, pirincin gerektirdiği karmaşık su koşulları ve özel ekim tekniklerinin farkındaydı. Bu arada bazı yerli otları belirleyerek efendilerini zehirleyenler de oldu. Şeker ve tütünde olduğu gibi, pirinç de köle masrafının altından kalkabilecek varlıklı yatırımcılara çekici gelecek kârlar sağladı. 1720 yılına gelindiğinde, Güney Carolina'daki her Beyaz İngiliz yerleşimciye iki Afrikalı köle düşüyordu. Virginia plantasyon sahiplerinin köle kullanmaya başlarken yaptıkları gibi, Carolina'nın elit çiftçileri de, kölelerin davranışlarını her yönüyle denetleyen merhametsiz yasalar çıkartarak köle isyanı korkularını yatıştırdılar.
Sayfa 131-133
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.