Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tek Adam Yönetimi
Zira, ümmet şurası, Büyük Millet Meclisi, cumhuriyet, demokratik hükümet, tek şahıs yönetiminin kaldırılması gibi kulağa hoş gelen güzel kavramlar, Mısırlıları aldatmaya yetse de, her gün bu kavramların tam zıddını yaşayan Türk halkını aldatmaya yetmez. Bu kavramların gerçekleşmesi halkın irade ve isteğine bağlıdır. Oysa şura meclisi veya Büyük Millet Meclisi dedikleri Meclis üyelerinin hiçbirini halk kendi isteğiyle seçmiş değildir. Bilakis halk onları ne tanır, ne de yüzlerini görmüştür. Ayrıca onlara şura izafe etmek de kesinlikle doğru değildir. Bu gerçekleri Mısırlılardan başka herkes görmüş ve itiraf etmekte. Anlaşılan bizim başımıza gelen, bunların da başına gelmeden gözlerini açmayacaklar! Türk milleti hakimiyet ve bağımsızlığını kazanamamıştır. Halk, temsilcilerini seçmede bağımsız olmadığı gibi, temsilciler de görüşlerini açıklamada bağımsız değillerdir. Bazı toplantılarda dinî gerçekleri veya Meclis'in hakikatlerini savunan cılız sesli birkaç mebus çıkmaktaysa da, onlar görüşlerinin hükümet nezdinde asla makes bulmayacağını bilmekteler. Söyledikleri söz olarak kalır; asla uygulama alanına girmez. Çünkü bu tür ses sahipleri bilmektedir ki, onları kendilerine hizmet etsin diye seçen halk değil, kendisine hizmet etsin diye tayin eden Mustafa Kemal'dir. Görüşlerinde ısrar edemezler, seslerini yükseltemezler. Aksi halde iş mebusluklarının veya kellelerinin düşmesine kadar varır. Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'in durumu buna en güzel örnektir. Mustafa Kemal, onu adamlarından Topal Osman'a vurdurtmuştur. Bunun üzerine Başbakan Rauf, bu adamın tutuklanmasını emreder ve tutuklanırken öldürülür. Bu olay, Rauf ve Mustafa Kemal'in aralarının açılmasına sebep olur. Mustafa Kemal, bu olaydan sonra onu hükümet başkanlığından ve Halk Partisi'ndeki görevinden almıştır. Bu meclisin gizlilikleri araştırılacak olursa, daha buna benzer nice olayla karşılaşılır. İşte Mısırlıların Şura Meclisi dedikleri Meclisin hali budur. Oysa bu her iki kelimenin (şura ve meclis) Ankara Meclisiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Zira ümmetin bu şurayla bir ilgisi yok, üyelerinin seçimi halka zor ve cebirle kabullendirilmiştir. Ayrıca bu meclis kendi içinde de şura niteliğinden yoksundur, üyelerin bir kısmının diğerleri üzerinde hakimiyeti vardır. Meclis üyeleri görüş bildirmede veya görüşlerinde ısrar etmede hür değillerdir. Meclis üyeleri, arasında kimse kimseden emin değildir. Türkiye'de altı seneden beri hilåfetin hükümetten soyutlanması ve cumhuriyetin ilanına kadar yapılan şeyler halkın eseri değil, halka hakim olanların eseridir. Halkın bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Şahıs yönetimine son verildiği yolundaki propagandalara, Mısırlılar, Allah ve Rasûlü'ne imandan daha fazla iman etmekteler. "İnsanlardan öyleleri vardır ki, herhangi bir delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır." (Lokman, 6) Zavallılar bilmiyorlar ki, bugün Türkiye'de tek şahıs yönetimi geçmişten daha katı biçimde vardır. Fakat adı halk yönetimidir. Halk, tek şahıs yönetimi yaşarken, bu yönetimin adını "halk egemenliği" koymakla ne değişir? Mustafa Kemal yönetiminin İstanbul'daki bazı dindar ve hürriyetçi gazeteler üzerinde estirdiği korkuya teröre ne demeli? Lütfi Bey sırf cumhuriyet idaresini eleştirdiği için iki yıl hapse mahkûm edilmiştir. İstiklâl Mahkemeleri ise, ayrı bir mevzu. Kemalistler muhaliflerini bu mahkemeler aracılığıyla idamlara yollamakta. Hedefleri, din ve hürriyetin yok edilmesidir. Küfür kokan eserler serbestken, dindarlık yasaklanmış; din ve hürriyeti savunmak kimilerince vatan hainliği olarak ilan edilmiştir.
Sayfa 183Kitabı okudu
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.