Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

355 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Bol spoiler içerir!
Romanın anlatıcılığını başkahramanımız olan dokuz yaşındaki küçük kız çocuğu Scout Finch yapmaktadır (1. tekil şahıs ağzından). Scout iki yaşındayken, abisi Jem ise henüz altı yaşındayken annelerini kaybetmişlerdir ve bir avukat olan babaları Atticus ile yaşamaktaktalardır. Scout' un gözünden 1930'lu yılların Güney Amerika'sının sosyal, ekonomik, siyasi ve dinsel panoraması gözler önüne serilmektedir. Romanın giriş kısmında ailesini, komşularını ve yaşadığı yer olan Alabama Eyaleti'ne bağlı Maycomb kasabasının özelliklerini, sosyal durumunu geniş tasvirlere yer vererek açıklamaktadır. 1930' lu yılların yaratmış olduğu ekonomik buhran gözler önüne serilir. Başlangıçta tek dertleri öcü olduğunu düşündükleri komşularının çocuğu olan Arthur Radley'i -kendi deyimleriyle Öcü Radley- kendini kapatmış olduğu evden çıkarmak olan çocukların çocuksu dertlerine daha sonra insanlığın tümünü ilgilendiren zenci Tom Robinson'un davası eklenir. O dönemde zenci-beyaz ayrımcılığı oldukça fazla yapılmaktadır. Bu durum yazar tarafından,Tom Robinson'un üzerinden, zencilere yapılan ırkçılığı, eşitsizliği ve adaletsizliği okuyucunun yüzüne bir tokat gibi çarptırılmaktadır. Tom beyaz bir kadına tecavüz ettiği suçlamasıyla yargılanmaktadır ve bu işlediği suçun cezası da idamdır. Tom aslında suçsuzdur ve bütün deliller Tom'un lehinedir fakat davacı olan taraf beyaz insan ırkından olduğu için ne olursa olsun dönemin şartlarından dolayı aklanması ve serbest bırakılması imkansızdır. Bu durum Atticus tarafından çocuklarına "Bizim mahkemelerimizde, beyaz adamın dünyasıyla siyah adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde, her zaman beyaz adam kazanır. Bunlar çirkin ama hayatın gerçeği." şeklinde dile getirilir. Toplumda bir hiyerarşi vardır ve bu hiyerarşinin en alt basamağında tahmin edileceği üzere zenciler bulunmaktadır. Hiyerarşik bir toplum yapısının hüküm sürdüğü bir yerde de adaletten söz etmek abes kaçacaktır. Kitabın bir yerinde Atticus bahçede oynayacak olan oğlu Jem'e "İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma bülbülü öldürmek günahtır." şeklinde bir uyarıda bulunur. Kitabın başlarında böyle ifadeye yer verildiği için ve konusunun ne olduğu üzerine henüz bir fikir oluşmadığı için bu ifadeye başlangıçta bir anlam verememekte fakat sonrasında oldukça çarpıcı anlamlar yükleyebilmekteyiz. Buradaki saksağan zencileri, bülbül ise beyaz insanları temsil etmektedir. Yazar, bülbül ve saksağan imgesi üzerinden yapılan ırkçılığı ifade edebilmek için kısa, etkili ve romanın özeti mahiyetinde olan böyle bir aleogoriye başvurmuştur. Bu sözler idealist, sağduyulu, cesaretli ve dürüst bir karakter yapısına sahip olan Avukat Atticus'un ağzından çıkan sözlerdir fakat onun kendi düşüncesi değildir. Sadece yazar bu ifadeyle kitabın başında bizlere romanın ne üzerine kurulu olduğunun sinyallerini verip okuyucunun zihninde bir ön izlenim yaratmaya çabalamaktadır. Evet, bu sözler Atticus'a ait sözler değil çünkü o, zencilerin hor, aşağılık bir varlık olarak görüldüğü bir toplumda zenci insanların savunuculuğunu yapmakta ve bu cephede tek başına savaş vermektedir. Bu davranışını da yine çocuklarına "Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır." sözüyle açıklamaktadır. Atticus bu davayı almasaydı eğer ne aynada kendi yüzüne ne de çocuklarının yüzüne hiçbir zaman bakamayacağını düşünen ince bir ruha ve duyarlı bir kişiliğe sahip ideal bir baba ve ideal bir avukattır. Dava kaybedilince Jem'in bu duruma ağlayıp babasına mahkemenin bunu nasıl yapabildiğini sorduğunda Atticus'un " Bilmiyorum ama yaptılar. Daha önce de yaptılar, bu gece yaptılar, yine yapacaklar, yaptıkları zaman... Öyle görünüyor ki yalnızca çocuklar ağlayacak." şeklinde cevap vermesi yürek burkucu. Kaybedeceklerini biliyordu Atticus ama yine de tüm gücü ve zekâsıyla bu davaya dört elle sarılmıştı. Bu boşa kürek çekme gibi gözüken çabasını da "Daha başlamadan yüz yıl önce bu davayı kaybetmiş olmamız demek, kazanmaya çalışmayacağız anlamına gelmez." sözüyle ifade eder. Scout' un, abisi Jem ile toplumlarında görülen hiyerarşik yapının neyin veya nelerin kıstas alınarak yapıldığını anlamaya, anlamlandırmaya çalıştıkları, aralarında geçen diyaloglarında bizler için küçük bir kızın ağzından dökülen ders verici nitelikte olan sözleri oldukça manidardır. Scout, abisine "Bak Jem, bana kalırsa tek bir insan türü var. İnsanların hepsi insan." diyerek, yazar bu konuya Scout aracılığıyla noktayı koyar. Kitapta Hitler döneminin Almanyası ile Güney Amerika'nın bir kıyaslaması Bayan Gates üzerinden yapılmaktadır. Bayan Gates, Hitler'in Yahudilere yapmış olduğu zulümleri eleştirmekte, bu konuya karşı duyarlı bir insan gibi görünmeye çalışmaktadır. Fakat kendisi de kendi ülkesinde yaşayan siyahilere aynı muameleyi farklı şekillerde göstermekte, onlar hakkında küçümseyici söylemlerde bulunmaktadır. Scout bu durum karşısında abisi Jem'e "Jem, nasıl böyle Hitler'den nefret edersin de sonra dönüp kendi ülkendeki insanlara bu kadar çirkin davranırsın?" şeklinde bir soru yöneltir (Burada yazar cevabını bildiği soruya anlatıma derinlik katmak amacıyla istifhama başvurmaktadır.). Aslında hepimizin içinde bir yerlerde az veya çok bir Bayan Gates'lik vardır. Bizler de bizden uzakta olan ve haksızlığa uğrayan -Tom Robinson'un durumuna üzüldüğümüz gibi - insanların problemlerine karşı, daha önce hiç duyarlı ve vicdanlı olmadığımız kadar duyarlı ve vicdanlı yaklaşmakta iken içinde bulunduğumuz toplumun azınlık kesimine veya kendimiz gibi görmediğimiz herhangi bir bireye tıpkı Bayan Gates gibi yaklaşmakta ve davranmaktayız. Sorsanız herkes kendisine göre iyi ama durum hiç öyle değildir. Irkçılık, adaletsizlik ve eşitsizlik maalesef güncelliğini koruyan bir durumdur hâlâ. Yazarımız da kendi yaşamından izler taşıyan yarı otobiyografik olan bu romanı yazarak ve özellikle de Atticus karakterini yaratarak kendi düşüncelerinin tebliğciliğini Atticus'a yaptırmakta, insanları da bu konuda sağduyuya davet etmeye çalışmaktadır. Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. Romanda Scout' un halasının ve komşularının Scout'un bir kız çocuğu olduğunu ve pantolon değil de elbise giymesini gerektiğini söylemeleri, halasının Scout'un sırf böyle giyinmesi sebebiyle babasının onu iyi yetiştirmediğini düşünmesi ve bunu her seferinde dile getirmesi cinsiyetçi bir söylem olarak görülmektedir. Roman hakkındaki düşüncelerimi söylemem gerekirse roman oldukça başarılı bir roman. Basıldığı dönemde de büyük sükse yapmış bir romandır. Sonu çok çarpıcı bir biçimde bitmez. Biz okurlar her zaman iyi veya kötü bir son bekleriz ama bu kitap sonu yarım bırakılmış bir kitap gibi. Fakat sonunun yarım bırakılmış hissi bende çok da kötü bir etki yaratmadı çünkü kitabın bizlere sunmuş olduğu düşünce dünyası beni yeterince tatmin etti. Gökten üç elma düşmesine gerek yok :) Yazarın bu kitaptan 55 yıl sonra yazmış olduğu "Tespih Ağacının Gölgesinde" adlı kitabı bu kitabın devamı niteliğinde olduğu belirtilmektedir. Yazar bu kitabını 2015 yılında bastırır ve sekiz ay sonrasında ölür. Bu yapıtını da okumak nasip olur umarım çünkü Harper Lee' nin kalemini oldukça beğendim.
Bülbülü Öldürmek
Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Sel Yayınları · 201471,8bin okunma
·
103 görüntüleme
Emre Gündaş okurunun profil resmi
Bol spoiler temalı inceleme olmuş Kaleminize sağlık öncelikle Meryem hanım açıklama kısmına ufak bir hatırlatma yazarsanız süper olur.✨ aslında kitabı ben okumadım ama okuyacak arkadaşlar en azından bilsinler çünkü insan dayanamıyor okuyor yazınızı 🌟
Meryem Bozdemir okurunun profil resmi
Emre Gündaş
Emre Gündaş
Eleştirinizi güzel bir şekilde ifade ettiğiniz için teşekkür ederim🙏 Kısa bir uyarıya yer vereceğim, kitabı henüz okumamış olanlar için. Siz de tüm okuduklarınızı unutun ☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.