Serinin beşinci kitabı, Papa Fausta’nın idam hükmünün ardından gelişen olaylarla başlıyor. Bu kez macera Fransa’dan İspanya’ya taşınıyor, dolayısıyla planları ve amaçları farklı olan, önceden tanıdığımız tüm karakterler yola revan oluyor. Fransa Kralı IV.Henri, papa V.Sixtus ve Fausta’nın taht kavgaları, dünyaya hükmetme yarışları son sürat devam ederken bu defa rota İspanya Kralı II.Felipe’ye çevriliyor. Pardaillan’ı öldürme planları yapan ama her seferinde hezimete uğrayan Fausta’nın yeni entrikalarının yanı sıra, İspanya sarayında da şövalyemizi türlü tehlikeler bekliyor.
Kahramanımız Pardaillan her zamanki gibi; ‘Rahat bana battı. Geçmişle her türlü ilgimi kesmiştim. Ne şükran borcum ne de intikam alacağım kalmıştı. Artık bir köşede sakin oturabilir, olaylara seyirci kalabilirdim. Benim neyime lazımdı, Kral Henri ile Kral Felipe’nin dalavereleri? Bana ne Madam Fausta ile papanın entrikalarından?’ diye söylenip dursa da kendini yine ve yeniden olayların tam ortasında buluyor. Üstelik Fransadaki düşmanları, bu yolculukta da onu yalnız bırakmıyor.
Ama benim en çok hoşuma giden, İspanya’da Pardaillan’nın yolunun Don Kişot’un yazarı Miguel de Cervantes ile kesişmesi oldu. Çok iyi dost oldular. Cervantes de bizler gibi şövalyeye büyük hayranlık duydu ve yazmayı planladığı Don Kişot eserinin kahramanını sonunda bulduğunu söyledi :) Çok tatlı, çok hoş bir detaydı.
1500’lü yılların Fransa, İtalya ve İspanya’sını okumak, kılık kıyafet, ziyafet ve mekanlar bakımından hem eğlenceli hem de seri okurlarına gerçek bir tarih anlatısı sunduğu için öğretici. Kitabın kapağını açtığınız anda bambaşka bir evrene ışınlanmış gibi hissediyorsunuz.