Kıskanç olmamak için, kadını yabancı erkeklerle temas ettirme mell, sokaklarda gezmesine izin vermemelidir, tepeden tırnağa ka dar örtünmesine, örtünürken dahi kötü çirkin grystlere bürünme sine dikkat etmelidir (çünkü böyle giyinirlerse erkekleri ceabet. mezler, erkekler de onlara bakmaz).
Muhammed'in bu sözlerini kendisine şiår edinen ashab-ı kiram'dan Omer şöyle eklerdi:
Kadımlarınızın sokaklarda gezmesini istemiyorsanız onlara se vimli (güzel) elbiseler giydirmeyin. Çunki onlar (kadınlar) gu. zel, sevimli olmayan elbise ile görünmek istemezler(612(
Görülüyor ki kıskançlık yüzünden erkeğin huzursuz olmaması için Muhammed'in bulduğu çare kadını erkeğin hodgamlığına feda etmek tir. Bundan dolayıdır ki eski Arap yaşamlarında zaten uygulana gelmek- te olan geleneği, temsilcisi bulunduğu erkek sınıfın mutluluğunu sağ lamak maksadıyla daha da katılaştırarak uygulamak istemiştir. Böyle ce Şeriat yaşamları içerisinde bu gelenek, kadının kişilik yitirmesi, er kek sınıfının yabanileşmesi ve iki cinsiyetin birbirleriyle temansızlığı yüzünden ruhen, fikren ve ahlaken geri kalması sonuçlarını yaratmış tir.
Daha başka bir deyimle Islam'ın, kadını çarşafa tıkmak, eve ka pamak ve erkekten uzaklaştırmak için öngördüğü kuralların, sanıldığı ve iddia olunduğu gibi mantiki bir nedeni yoktur, örneğin Medine'ye göç etmiş müslüman kadınlarını sarkıntılıktan korumak ya da genel olarak kadına şeref ve hayslyet kazandırmak için konmamıştır. Eski bir geleneğin Muhammed tarafından pekiştirilip duygusal şartlara otur tulması sonucu konmuştur. Şöyle ki:
Her ne kadar cahiliyye diye tanımlanan dönemde ve özellikle çöl bedevisinin yaşamlarında kadınların yüzlerini örtmeyip erkeklerle bir arada bulundukları gerçek ise de, kentlerde durum bundan fark- hydı: Bir nevi örtünme geleneği vardı. Muhammed'in kendi kabilesi Kureyş'te bu gelenek oldukça sıkı bir şekilde uygulanırdı. Fakat yine de aileler, kızlarına damat ve kölelerine alıcı bulabilmek için onları so- kaklarda yüzleri açık dolaştırırlardı.
Kocaya vardıktan sonra kadının örtünmesi ve muhafazakar şe- kilde giyinmesi gerekli olmakla beraber peçe ve çarşafa sarılması diye bir şey yoktu. Daha doğrusu Arap kadını, İslami uygulamalardan ön- ce yüzünü, ellerini vs. örtmez ve fakat hayasız bir şekilde de dolaşmaz- dı. Bu yaşam tarzını Hicret'ten sonra da uzun süre koruduğu anlaşıl- maktadır. Nitekim Sakif halkı kadınlarının Hicret'in sekizinci yılına kadar bu şekilde dolaştıklarını gösterir örnekler bulunmaktadır. Bilin- diği gibi Muhammed, Sakif'lerin putlarının yok edilmesini Mugira'ya emrettiğinde Sakifli kadınlar, yüzleri açık olarak onun karşısına çık- mışlar ve üzüntülerini şiirler okuyarak açığa vurmuşlardır
Tarihi gerçek odur ki Muhammed, kadının tanınmayacak şekil- lerde örtünmesi gereğini Medine'ye hicret ettikten sonra yerleştirmiş- tir. Daha başka bir deyimle, peygamberliğini ilän ettiği tarihten son- raki 15 yıl boyunca kadınların örtünmesi konusunda bir şey düşün- memiştir. Bunun böyle olduğunu Ayşe'nin beyanlarından anlamak mümkündür. Zira Ayşe'nin, daha henüz Medine'ye hicret tarihleri sı- rasında anlattıklarına göre o zamana gelinceye kadar Arap kadınları arasında kapanan yoktur. Gerçekten de o tarihlerde Muhammed ile birlikte Medine'ye gelen müslümanlar, bu şehirde hüküm sürmekte olan humma hastalığına yakalanmışlardı, onları ziyaret ederek hatır- larını soran ve bu arada babasının azad etmiş bulunduğu köle Bilal'i gören Ayşe şöyle der: O zamanlar (biz kadınlara) çarşaf (ve peçe) gibi giysilere bürünme (ve kapanma) zorunluluğu yüklenmemişti Demek istediği şey Muhammed'in daha henüz o tarihlerde Arap ka- dınına bu tür giysileri emretmemiş olmasıydı. Neden o zamanlar emret- memişti? Çünkü o tarihlere gelinceye kadar buna kendi bakımından gerek görmemişti. Hatice ile evli bulunduğu sürece esasen böyle bir emir veremezdi; Hatice'den çekinir ve onun böyle bir zorunluluğa bo- yun eğemeyecek kadar haysiyetli olduğunu düşünerek bunu teklif et- meye cesaret edemezdi.
613. ibn Ishak, age, (1980), 616.
612c. Gazali, (1975), II, 122.