Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Şeriat ve Kadın 5
Tabiaten disiplin nedir bilmeyen ve bu nedenle askeri meziyet- lerden yoksun olan Arap bedevisini savaşa sürükleyebilmek için Muhammed'in bulduğu çarelerden biri de, ganimet alınan esir kadın- ları paylaşmaktı. Böylece İslâm adına savaşa girenler, sadece Cen- netteki hurilere kavuşma şevkiyle değil, fakat Cennetlerden önce yer- yüzü
·
175 görüntüleme
N. okurunun profil resmi
Müslüman yazarlar, her alanda olduğu gibi, bu alanda da Muham- med'i körü körüne savunmak amacıyla, İslam dininde kadını kapat- mak, çarşaf ve peçeye zorlamak diye bir şey olmadığını ve müslüman toplumlarda uygulanan bu geleneğin İslâm'a yabancı kaynaklardan (örneğin İran, Bizans, Hint ve Türk yaşamlarından) gelme olduğunu söylerler. Onlara göre Muhammed, toplum düzeninin belli bir ahlakilikle sağlanabileceği tezine dayalı olarak kadını kem gözlerden ko rumak istemiş kadının örtünmesini emretmiy kengelerden ko makul sınırlar dışına çıkmamıştır, peçe ve çarşaf gibi giysilere zorla mamıştır. Bu tür görüşleri savunanlar Arap yaşamlarından örnekler vermek suretiyle iddialarını kanıtlamaya çalışırlar. Bir yazar, 17. yüzyılda Hama kentindeki evlenme törenlerinde kadınların erkeklerle beraberce eğlendiklerini, kapanma nedir bilmediklerini, ziynetlerini ve güzellik lerini sergilediklerini ve 18. yüzyıldan kalma kitaplarda kadınların riynet takarak ve makyaj yaparak camiye gittiklerinin yazılı olduğunu söyler, Yazara göre bugün dahi buralarda aynı şeyleri görmek müm- kündür ve Suriye sınırlarından Doğu'ya doğru gidildiğinde, yani Arap ırkının yaşadığı yerlerden uzaklaşıp da İran, Azerbaycan, Afganistan ve Hindistan gibi bölgelere gidildiğinde, kadınların kapandıklarını, çarşafa sarıldıklarını, eve kapatıldıklarını izlemek mümkündür. Kadı- nın tanınmayacak kılıklara sokulması geleneği konusunda Şeriatçının diğer bir uydurması da şudur: Derler ki Bu gelenek 622 yılında Mek- ke'den Medine'ye göç eden müslümanların oradaki yaşamlarından doğ- ma bir ihtiyacı karşılamak üzere yerleşmiştir. Zira Mekke'de iken müs- lüman kadınlar aynı giysiler içerisinde dolaşırlardı ve herkes birbirini tanıdığı için hür kadınlara sataşan olmazdı. Fakat Medine'ye geldik- lerinde, Medinelilerin hür kadınlara sataşır olduklarını gördüler. Se- bebini araştırdıklarında öğrendiler ki Medineliler, hür kadınları aynı giysiler içerisinde dolaşan cariyelerden ayırdedemedikleri içindir ki böyle yapmaktadırlar. İşte bundan dolayıdır ki Muhammed kadınların tanınmayacak kılıklarda dolaşmasını emretmiştir.
N. okurunun profil resmi
Eski Türkler'de, özellikle Samanı dönemde, kadınlı erkekli dini toplantılar tertip edildiği, aynı mahalde hep birlikte ayinler düzenlendiği, toplantıya kata- lanların bir daire halinde yere oturdukları, kadın ve erkeklerin mevki ve yaşla rina göre sıralandıkları anlaşılmaktadır. Yakutlarda Isu-ah denilen bir ayin ya- pıldığı ve bu ayin sırasında kadın erkek bir yerde toplamp birbirlerinin ellerint tutarak ve chú hû diyerek raks ettikleri, hep birlikte kımız içtikleri ve dinl merasimi yürüttükleri bu kaynakların ortaya vurduğu bir gerçektir. Kadını ve erkekli dini ayin ve merasimlerin, müslümanlığı kabulünden sonra dahi (özellikle göçebe Türkler arasında) devam ettiği görülmüştür. Bu konuda bk. Ahmed Yaşar Ocak, Bektaşi Menakibnamelerinde İslam Öncesi İnanç Motifleri (Istanbul 1983) 125 ve d.
N. okurunun profil resmi
Kıskanç olmamak için, kadını yabancı erkeklerle temas ettirme mell, sokaklarda gezmesine izin vermemelidir, tepeden tırnağa ka dar örtünmesine, örtünürken dahi kötü çirkin grystlere bürünme sine dikkat etmelidir (çünkü böyle giyinirlerse erkekleri ceabet. mezler, erkekler de onlara bakmaz). Muhammed'in bu sözlerini kendisine şiår edinen ashab-ı kiram'dan Omer şöyle eklerdi: Kadımlarınızın sokaklarda gezmesini istemiyorsanız onlara se vimli (güzel) elbiseler giydirmeyin. Çunki onlar (kadınlar) gu. zel, sevimli olmayan elbise ile görünmek istemezler(612( Görülüyor ki kıskançlık yüzünden erkeğin huzursuz olmaması için Muhammed'in bulduğu çare kadını erkeğin hodgamlığına feda etmek tir. Bundan dolayıdır ki eski Arap yaşamlarında zaten uygulana gelmek- te olan geleneği, temsilcisi bulunduğu erkek sınıfın mutluluğunu sağ lamak maksadıyla daha da katılaştırarak uygulamak istemiştir. Böyle ce Şeriat yaşamları içerisinde bu gelenek, kadının kişilik yitirmesi, er kek sınıfının yabanileşmesi ve iki cinsiyetin birbirleriyle temansızlığı yüzünden ruhen, fikren ve ahlaken geri kalması sonuçlarını yaratmış tir. Daha başka bir deyimle Islam'ın, kadını çarşafa tıkmak, eve ka pamak ve erkekten uzaklaştırmak için öngördüğü kuralların, sanıldığı ve iddia olunduğu gibi mantiki bir nedeni yoktur, örneğin Medine'ye göç etmiş müslüman kadınlarını sarkıntılıktan korumak ya da genel olarak kadına şeref ve hayslyet kazandırmak için konmamıştır. Eski bir geleneğin Muhammed tarafından pekiştirilip duygusal şartlara otur tulması sonucu konmuştur. Şöyle ki: Her ne kadar cahiliyye diye tanımlanan dönemde ve özellikle çöl bedevisinin yaşamlarında kadınların yüzlerini örtmeyip erkeklerle bir arada bulundukları gerçek ise de, kentlerde durum bundan fark- hydı: Bir nevi örtünme geleneği vardı. Muhammed'in kendi kabilesi Kureyş'te bu gelenek oldukça sıkı bir şekilde uygulanırdı. Fakat yine de aileler, kızlarına damat ve kölelerine alıcı bulabilmek için onları so- kaklarda yüzleri açık dolaştırırlardı. Kocaya vardıktan sonra kadının örtünmesi ve muhafazakar şe- kilde giyinmesi gerekli olmakla beraber peçe ve çarşafa sarılması diye bir şey yoktu. Daha doğrusu Arap kadını, İslami uygulamalardan ön- ce yüzünü, ellerini vs. örtmez ve fakat hayasız bir şekilde de dolaşmaz- dı. Bu yaşam tarzını Hicret'ten sonra da uzun süre koruduğu anlaşıl- maktadır. Nitekim Sakif halkı kadınlarının Hicret'in sekizinci yılına kadar bu şekilde dolaştıklarını gösterir örnekler bulunmaktadır. Bilin- diği gibi Muhammed, Sakif'lerin putlarının yok edilmesini Mugira'ya emrettiğinde Sakifli kadınlar, yüzleri açık olarak onun karşısına çık- mışlar ve üzüntülerini şiirler okuyarak açığa vurmuşlardır Tarihi gerçek odur ki Muhammed, kadının tanınmayacak şekil- lerde örtünmesi gereğini Medine'ye hicret ettikten sonra yerleştirmiş- tir. Daha başka bir deyimle, peygamberliğini ilän ettiği tarihten son- raki 15 yıl boyunca kadınların örtünmesi konusunda bir şey düşün- memiştir. Bunun böyle olduğunu Ayşe'nin beyanlarından anlamak mümkündür. Zira Ayşe'nin, daha henüz Medine'ye hicret tarihleri sı- rasında anlattıklarına göre o zamana gelinceye kadar Arap kadınları arasında kapanan yoktur. Gerçekten de o tarihlerde Muhammed ile birlikte Medine'ye gelen müslümanlar, bu şehirde hüküm sürmekte olan humma hastalığına yakalanmışlardı, onları ziyaret ederek hatır- larını soran ve bu arada babasının azad etmiş bulunduğu köle Bilal'i gören Ayşe şöyle der: O zamanlar (biz kadınlara) çarşaf (ve peçe) gibi giysilere bürünme (ve kapanma) zorunluluğu yüklenmemişti Demek istediği şey Muhammed'in daha henüz o tarihlerde Arap ka- dınına bu tür giysileri emretmemiş olmasıydı. Neden o zamanlar emret- memişti? Çünkü o tarihlere gelinceye kadar buna kendi bakımından gerek görmemişti. Hatice ile evli bulunduğu sürece esasen böyle bir emir veremezdi; Hatice'den çekinir ve onun böyle bir zorunluluğa bo- yun eğemeyecek kadar haysiyetli olduğunu düşünerek bunu teklif et- meye cesaret edemezdi. 613. ibn Ishak, age, (1980), 616. 612c. Gazali, (1975), II, 122.
N. okurunun profil resmi
Ey kadınlar)... eski cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayım.... (33 Ahzab 33) şeklinde hükümler koymuş ve örtünme geleneğini olmadık boyutlara ulaştırmıştır. Ulaştırırken de bunun bir ahlak gereği olduğunu, zinayı önlemenin ve toplum huzurunu sağlamanın ancak kadını örtmekle, tanınmayacak kılıklarda dolaştırtmakla ve erkekten uzak tutmakla mümkün olacağı kanısını yerleştirmiştir. Bazı yazarlar Zeyneb olayının buna sebep olmadığını, hatta or- tünme zorunluğunun tüm müslüman kadınlara değil fakat sadece peygamber karılarına yüklendiğini söylerler. Örneğin şärih Ayni'nin Kådı Iyaz'dan nakline göre, Kur'ân'ın Ahzab süresindeki Hicab âyeti (33:59), peygamberin kadınlarının el ve yüz dahil hiçbir yerlerinin görünmeyecek şekilde kapatılmalarını öngörür; sair kadınlara gelince onlar için bu derece kapanmak gerekmez.
N. okurunun profil resmi
Kadını bu şekilde örtünmeye zorlamasının ve tehlike saymasının başlıca nedeni #erkek kullarını iradece zayıf, karakterce zayıf ve iç güdülerine kapılarak kadına saldırmaya hazır bir yaratık şeklinde gör- mesindendir. İnsan varlığına ve insan aklına karşı beslediği güvensiz- lik onu, eğitim yolu ile insanın uygarlaşabileceği ve örneğin kıskanç- lık ya da şehevilik gibi duygulara «hakim olunabileceği fikrine yaban- cı kılmıştır. Kadını kapamakla, çarşafa sarmakla ve erkekten uzaklaş- tırmakla, kişiyi uygarlaştıramayacağını ve kıskançlıktan kurtarama- yacağını ve hayvandan adan farklı kılamayacağını hesaplayamamıştır. Dü- şündüğü tek şey, kısa vadeli tedbirlerle, erkeği (ve herkesten önce ken- disini) kıskançlıktan uzak tutmak ve rahata kavuşturmak olmuştur. Onun bu düşüncelerini Gazali : «Kıskanç olmamak için kadını yabancı erkeklerle temas ettirme- meli; sokaklarda gezmesine izin vermemelidir.
N. okurunun profil resmi
Halide Edip'lerin, ya da Nigår hanımların ve benzerlerinin Arap ülkelerine yaptıkları ziyaretler, Arap yöneticileri ve Arap aydınları üze rinde unutulmaz izler bırakmıştır. Bir Arap tarihçisi, Muhammed Cemil Beyhum, Türk kadınının yarattığı bu etkiye değinirken aynı zamanda gerici Arap çevrelerin davranışlarını da sergiler. Gerçek odur ki Türk düşmanlığı ile şişirilmiş bu çevreler Türk kadınının bu tür yaşamlarını Islam'a karşı küfür olarak tanımlamışlardır. Örneğin Ürdün Krali Hüseyin 9 Eylül 1919'da yayınladığı bir bildiride, Arap'ın Türk yöneti mine karşı ayaklanmasının nedenlerinden birinin bu olduğunu ve çün kü Suriye Valisi Cemal Paşa'nın kadınlar için kongreler tertip ettirdi- ğini, bu kongrelerde kadınların erkeklerle birlikte aynı salonda oturup konuştuklarını, bazı kadınların bu toplantılar sırasında erkekler önün de şiirler okuyup demeçler verdiğini ve toplantının şeref mevkiine ge tirildiklerini, oysa ki bütün bunların İslam dinine aykırı şeyler oldu- ğunu, Kur'an'da kadınların örtünmelerinin ve erkekten gizlenmeleri- nin emredildiğini, Türk yöneticilerin İslam dinine ve Arap gelenekleri- ne ters davranış içerisinde bulunduklarını ve bu nedenle Türklere karşı ayaklanmanın dinsel bir görev olduğunu belirtmiştir.
N. okurunun profil resmi
Öte yandan din adamlarının kılavuzluk ettiği bazı çevreler, çol karılı evliliği, İslam dininin insanlığa sunduğu abidevi bir müessese sayarlar ve bu sistemi eleştiren ya da tenkid edenleri kafir diye suç landırırlar. Çok karılı evliliği bazı koşullara bağlamak için Mısır hü- kümetince alınmak istenen tedbirlere karşı ayaklananlar arasında er- kek yazarlar kadar kadın yazarlar dahi çoktur Modern yazarlardan bazıları, için için, bu sistemin utanç verici olduğu bilincine erişmişler- dir; fakat bunu açığa vuramazlar ve dolambaçlı yollara başvururlar. Islam dininin böyle bir sisteme yer vermediğini, aslında bu kuruluşun cahiliyye dönemine ait bulunduğunu ve Muhammed'in bunu bazı nedenlerle devam ettirmiş olduğunu fakat ıslåh ettiğini ve insani bir şekle soktuğunu, örneğin dört kadınla sınırlandırdığını, ve hatta ta- mamen yok edebilmek için kocaya eşler arasında eşitlik sağlama zo- runluğunu yüklediğini oysa ki eşitliğin sağlanamayacağını bildiğini: kendisinin çok sayıda kadınla evlenmiş olmasının siyasal ve sosyal ne- denlere dayandığını; bu tür evliliklerin zamanla azalır olduğunu ve Muhammed'in emirlerinin izlenmesiyle kökünden yok olacağını; bu ne- denle toplumu tedirgin edecek ve dinsel duyguları zedeleyecek şekilde reformlara gidilmemesini, örneğin çok karılı kadınla evlenme hak- kının kanunlarla kısıtlandırılmamasını salık verirler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.