Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Osamu Dazai
Osamu Dazai
-
Öğrenci Kız
Öğrenci Kız
Büyüdükçe ürkek biri oldum. Elbise dikerken insanların ne diyeceğini düşünmeye başladım. Kendi kişiliğim gibi olan bir şeyi gerçekten gizlice seviyorum, sevmeye devam etmek istiyorum ama tamamen kendime ait bir şey olarak somutlaştırmaya korkuyorum. İnsanların hakkında hep iyi düşündüğü bir kız olmak istiyorum. İnsanlarla bir araya geldiğimde ne kadar da itaatkâr oluyorum. Söylemek istemediklerimi, duygularımdan tamamen farklı şeyleri uydurup çene çalıyorum. Böyle yapmak benim için iyi. Aslında hoşuma gitmiyor. Umarım ahlak kurallarının hızla değişeceği bir zaman gelir. O zaman böyle bir itaatkârlık, yine her günü kendimiz için değil, başkalarının düşünceleri uğruna yaşama durumu da son bulur herhâlde. Heh, bir koltuk boşaldı. Hızlıca eşyaları ve şemsiyeyi raftan indirip araya sokuldum. Sağımda bir ortaokul öğrencisi, solumda sırtında çocuk taşıyan bir teyze var. Teyze yaşına rağmen ağır makyaj yapıp saçını modaya uydurmuş. Yüzü güzel ama boğazında koyu kırışıklıklar var. Öyle kalınlar ki yaklaşıp ona tiksintiyle vurmak istedim. İnsanın ayaktayken ve otururken düşündükleri tamamen farklı. Oturunca güvenilmez, uyuşuk şeyler hakkında düşünürüm. Karşımdaki koltukta aynı yaşlarda dört-beş ofis çalışanı boş bakışlarla oturuyordu. Yaşları otuz falan mı? Hepsinden rahatsız oldum. Gözleri pusluydu, ruhları yoktu sanki. Ama içlerinden birine ufacık da olsa gülümsersem, sadece bu bile adamlardan birinin beni kendine eş olarak seçmesi ve benim zorla evlendirilmem anlamına gelebilir. Bir kadının kaderine karar vermek için bir gülümseme yetip de artıyor. Tuhaf denilebilecek kadar korkunç. Dikkat edeyim. Bu sabah garip garip şeyler düşünüyorum. Birkaç gün önce bahçemizle ilgilenmeye gelen bahçıvanın yüzü gözümde belirip duruyor. Ona bakınca doğrudan "bu bir bahçıvan" diyorsun ama yüzünde bana garip gelen bir şey var. Abartılı söylemek gerekirse, düşünüre benzer bir siması var. Teni esmer. Gözleri güzel, kaşları birbirine yakın. Burnu basık ama aynı zamanda koyu ten rengiyle de uyumlu, onu güçlü ve iradeli gösteriyor. Dudaklarının şekli de oldukça iyi, kulakları ise biraz kirli. Ellerine gelince, bir bahçıvanın elleri gibi ama siyah fötr şapkayı iyice kafasına geçirince yüzü gölgeleniyor, bir bahçıvan olmakla yetindiği için üzgünüm. Anneme üç-dört kez gerçekten o adam hep bahçıvan mıydı diye sorunca, en sonunda beni azarladı. Bugün eşyalarımı sardığım örtüyü, annem bahçıvanın ilk geldiği gün vermişti. O gün evde büyük temizlik vardı, bir mutfak tamircisi ve hasırcı da gelmişti. Annem şifonyerdeki eşyaları düzenlerken çıkan bu örtüyü bana vermişti. Güzel ve kadınsı bir örtü. Çok güzel olduğundan bağlamaya kıyamıyorum. Böyle oturup kucağıma koyarak tekrar tekrar bakıyorum, okşuyorum. Trendeki herkesin görmesini istiyorum ama kimse bakmıyor. Biri bu şirin örtüye sadece baksa bile, o kişiye gelin gitmeye karar verebilirim. İçgüdü kelimesine ne zaman denk gelsem ağlamak istiyorum. Zaman zaman yaşadığım deneyimler sayesinde, içgüdülerimizin büyüklüğünü ve bu güce karşı koyma konusunda ne kadar çaresiz olduğumuzu anladığım zamanlarda çıldıracak gibi oluyorum. Ne yapabilirim ki diye öyle dalgın dalgın duruyorum. Herhangi bir inkâr ya da kabullenme durumuna mahal vermeyen kocaman bir battaniyeye kafamdan başlayarak sarılmışım ve beni istediği gibi sürükleyip çekiyor. Sürüklenmenin tatmin edici bir yanı var ama bunun olmasını izlemenin verdiği ayrı bir hüzün de mevcut. Neden kendimizden memnun olup hayatımızın geri kalanında sadece kendimizi sevemiyoruz? İçgüdülerimin şu ana kadarki duygularımı, mantığımı alt ettiğini görmek yazık. Bir an bile kendimi unutsam hemen ardından hayal kırıklığına uğruyorum. Her şekilde de kendimde içgüdü olduğunu bilmek beni ağlamaklı yapıyor. Anne, baba diye seslenmek istiyorum. Ama yine de gerçek denilen şey, beklenmedik bir şekilde sevmediğim yerlerde olabileceğinden oldukça acınası hissettiriyor.
··
2 artı 1'leme
·
185 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.