Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Adem Kasidesi
can verir âdeme endişe-i sahbâ-yı adem cevher-i can mı aceb cevher-i minâ-yı adem çeşm-i im’ân ile baktıkça vücûd-i ademe sahn-ı cennet görünür âdeme sahrâ-yı adem galat ettim ne reva cennete teşbih etmek başkadır nimet-i asayiş-i me’vâ-yı adem tutalım anda da olmuş ni’âm-ı gûnâgûn öyle muhtac-ı tenavül müdür âlâ-yı adem kimse incinmedi vaz’ından anın zerre kadar besledi bunca zaman âlemi bâbâ-yı adem var ise andadır ancak yoğise yoktur yok rahat istersen eğer eyle temennâ-yı adem ne gam u gussa ne renc ü elem ü bîm ü ümid olsa şâyeste cihan cân ile cûyâ-yı adem yok dedikçe var olur yok mu garâbet bunda nâm-ı hestî mi nedir hall-i muamma-yı adem etse bir kerre telâtum hep eder kevneyni garka-i mevc-i fenâ cûşiş-i deryâ-yı adem mâder-i dehr mevâlidi ki durmaz doğurur der-kenar etmek içindir anı bâbâ-yı adem çarhın evladını baştan çıkarır dâye-i dehr etmese terbiye sık sık anı lâlâ-yı adem herkesin kısmeti yokdan gelir amma bilmez yeri var âleme men eylese selvâ-yı adem merdümî neş’et-i âdem’de yok oldu gitti vechi var dense benî âdem’e ebnâ-yı adem iki kâğıttan ibaret nüsah-ı kevn ü mekân biri ibkâ-yı vücud ü biri efnâ-yı adem selb ü icab ü taayyün ederek âlemden bir netice verir elbette kazâyâ-yı adem mim-i imkânını mahv eylese mollâ evvel yoksa nefy etmese de âhırıdır lâ-yı adem şeyhe bak ketm-i ademden deyu takrir eyler bilmez amma ki nedir mani-i ifnâ-yı adem sığmaz ol daire-i kevn ü mekâna ne bilir geçmeyen arş’ı nedir mülk-i mualla-yı adem yok yere zahid urur da da’vi-i hestîden dem yakasın tutmuş iken pençe-i kübrâ-yı adem sanırım masraf u irâdı gelir hep baş başa oldu serrâ-yı vücûda göre darrâ-yı adem zeyd-i vârid ile sulh olmadı amr-ı âid yoğise âlemin aslı ne bu gavga-yı adem kays u leyla’sı dahi zeyd ile amr’ı gibidir diyecek olsam olur ol dahi esma-yı adem farkı gûya bu iki suretin aklımca benim birisi hubb-ı fenâdır biri bagzâ-yı adem nakş-ı nâmık’la aceb nâmık olur mu hâtem var gibi bunda vücûd ehline ima-yı adem şeyh efendi sana der miydi ki vârından geç varlığın olmasa da sidre-i me’vâ-yı adem hizmet et sen ana vârınla ki tâ himmet edip eylesin ol da seni ârif-i mana-yı adem çekme dünyalık için gam dil-i nâbûdîde var iken mâhasal-ı rızk u atâyâ-yı adem herkese bâr-ı belâ kendisinin varlığıdır gam u âlâmdan azade berâyâ-yı adem sarf edip vârını aklın var ise var yok ol rahat istersen eğer eyle temennâ-yı adem bir bu mihnetgeh-i hestîye küçükten geldik yoksa kim eyler idi terk-i kühencâ-yı adem durmasa böyle felek bâri yıkılsa gitse bir zaman olsa yeri hayme-i bâlâ-yı adem avutan halkı bu gam-hânede oldur yoksa olmasa müşkil idi telsiye-bahşâ-yı adem doğrusu rahat ederdik gidip âlem ademe yerine gelse anın sâha-i pehnâ-yı adem bermurad olmayıcak ben yere geçsin âlem necm ü mihr ü mehi olsun eser-i pâ-yı adem çâk çâk eyler idim ceyb-i kabâ-yı ömrü olmasa zeyli tırâzîde-i damga-yı adem ben o bîzâr-ı vücudum ki dil-i gamzedeme üns-i mavtın görünür vahşet-i sahra-yı adem şafak-ı subh-ı bekadır nazarımda gûya mevce-i bahr-ı siyâh-ı şeb-i yeldâ-yı adem öyle bîmar-ı gamım kim olamam âsûde câme-hâb olsa bana şeh-per-i anka-yı adem dil-harâbım ben o hey’ette ki nisbetle bana beyt-i ma’mûr olur hâne-i bîcâ-yı adem öyle bîmar-ı gamım sahn-ı fenâda gûya yaptı enkaz-ı elemden beni bennâ-yı adem ahter-i matlabım âfâk-ı felekten doğmaz günde bin şey doğurur leyle-i hublâ-yı adem düşmeden sâye-i kilk-i emelim levh-i dile nokta-i kiklim olur hâl-i müheyyâ-yı adem cevheri su kesilir tâbiş-i ye’simle eğer çeşm-i ümîdime dûş olsa merâyâ-yı adem yok olur ismi dahi aynı müsemmâsı gibi emelim olsa eğer dâhil-i huylâ-yı adem bî-vücudum o kadar ben ki aransak ikimiz ben bulunmam bulunur belki müsemmâ-yı adem hayretim çarha sükûn-âver-i tab’-ı ta’til vahşetim bâis-i peydâyi-i sevda-yı adem vâlihim öyle ki aks-i nigeh-i germimden reng-i hayret alır âyine-i deryâ-yı adem vahşetim öyle ki olsa nazar-ı ünsüm olur tîr-i rem-gerde-i âhû-yı sebük-pâ-yı adem ye’sim ol mertebe kim sûret-i ümmîdimdir mâverâ-yı felek-i mahv-ı heyûlâ-yı adem bulanır girye-i hûnînim ile bahr-ı vücud sararır âhım ile sebze-i sahra-yı adem öyle diltengî-i hestî ile rencûrum kim hûn olur nâlelerimden dil-i ferdâ-yı adem buna takat mı gelir ya buna can mı dayanır meğer imdad ede hestî-i dih-i ecza-yı adem aferin ey ney-i kilk-i hüner-i îsî-dem eyledin nefha-i i’caz ile ihyâ-yı adem şule-i nefha-i cansûzum ile lîk yanıp olmadan dâğ-ı tenim şem’-i şeb-ârâ-yı adem bir gazel söylesen olmaz mı berâ-yı hatır ne kadar sıklet ise nazm-ı mukaffâ-yı adem hâl-i anber-şikenin fitne-i eczâ-yı adem nigeh-i sihr-eserin nâtıka-bahşâ-yı adem can bulur tarf-ı lisanınla hurûf-ı hestî çâk olur nâveg-i gamzenle süveydâ-yı adem ârâz-ı handeye lâl-i nemekînin cevher cevher-i harfe femin nokta-i yektâ-yı adem seni görse dökülürken katarât-ı ekşim havf-ı gamzenle olur ağabeyle pâ-yı adem kavs-i ebrûsunu kursa yıkılır tâk-ı felek tîr-i müjgânını alsa titirer cây-ı adem can atardı ademe tîr-i nigâhından ecel tîr-i hışmından eğer yanmasa beydâ-yı adem anlamış nisbetini mihr ü vefâ-yı yâre eden oldur dil-i bîçareyi cûyâ-yı adem âkifâ tarh-ı suver eyledi hîçâhîçe var mı hâmem gibi bir hendese-pîrâ-yı adem ârifân yokluk ile etmede isbât-ı vücud ben ise varlık ile eyledim inşâ-yı adem yoğu var eylemeğe hayli çalıştım lâkin oldu sa’y ü talebim hep lev ü levlâ-yı adem bu kasîde kaleme kaf-ı fenadan geldi olsa nâmı yakışır beyzâ-yı anka-yı adem kimisi nîstî-yi alemle taleb-efzâ-yı adem kimi hestî-yi alemle taleb-efzâ-yı adem mahv-ı hâk-i reh-i şâhenşeh-i kevneynim ben ne tevellâ-yı vücûd ü ne teberrâ-yı adem
Âkif Paşa
Âkif Paşa
·
257 görüntüleme
Burak okurunun profil resmi
Osmanlı son dönem şair ve bürokratlarından Âkif Paşa'nın kaleme aldığı "adem (yokluk) kasidesi" Âdem ile adem iki farklı kelime. Âdem (آدم) hem insan demek hem de ilk peygamber Hazret-i Âdem'in ismidir. Adem (عدم) ise ayn ile yazılır, ilk ses uzatılmaz. Bu da "yokluk" demektir. Yani aslında iki zıt kelime diyebiliriz. Biri varlık (sebebi), diğeri yokluk.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.