Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Doğu'nun ve İslâm Dünyasının hali insanı ürpertiyor. Yine bir mistiklik hüküm sürmekte ruhlarda, ama, bu başka bir mistisizm. Olumsuz bir mistisizm, kara mistisizm. Batı'dan gelme ne kadar kavram varsa onları en kısa zamanda mistik bir ışık halesinin içine almayı becermiş Doğu ruhu, Doğu mizacı. Bir vakitler Batı'ya karşı gurur yanlışıyla ilgisiz olan Doğu, şimdi onun tam tersi bir psikoloji içinde, Batı'nın her işinde adeta bir hikmet, bir keramet arama saplantısına uğramış. Veli de bir mistiktir, bir bakıma deli de. Veya en azından deli, mistik değilse de mis- tik görünüşlüdür. Eski Doğu (daha çok İslâm Âlemini kasdediyorum) birinciye yakındı, şimdiki Doğu da daha çok ikinciye. Gurur dönemi bitmiş, birden aşağılık duygusu dönemi başlamış. Batı'ya karşı oluşta bile bir soyluluk, ruh sovluluğu yok. Çığırtkanca bir karşı oluş. Ezberletilmiş bir karşı oluş. İnsan, bu tür karşı oluşu görünce, gerçek karşı oluşun yolunu kesmek için onu da Batı'nın icat ettiği ve gizli yollardan gerçek karşı oluş buymuş gibi empoze ettiği duygusuna kapılıyor. Afrika fizik bir diriliş gösteriyor ve ruhunun dirilişi için kendisinden haklı olarak imdat beklerken Asya'daki bu tembellik, bu baygın hal, bu şaşkınlık nedir? Asya, yorgunluğun kâbusunu mu yaşamakta? Avrupa onu iyice yormuş, bunaltmış ve bulandırmış. O şimdi ruhunu nasıl dinlendirecek de eski tazeliğini, aydınlığını, derinlik ve zenginliğini kazanacak? Şimdi bir uyurgezer gibi tekrarladığı Batı kavramlarını gerçek bir kritiğe tabi tutacağı kişiliği ve ruh çevikliğini yeniden nasıl kazanacak? İş içinde dinlenme gibi veya daha çok yorularak dinlenme gibi bir metotla kendini akıl almaz yorgunluklara salarak mı kendinden, şimdiki kendinden sıyrılacak? Asya'nın tükendiğine inanmak istemiyorum. Daha doğrusu insanın tükendiğine inancın bir bölümü olacağı için buna inanmıyorum. Çünkü Asya insanlığın merkezi ve adeta ana çekirdeğidir. Yeni bir Asya'nın doğacasına inanıyorum. Ama bu Asya, hedefine bütün insanlığı alan bir Asya olacaktır. Bu Asya'nın doğabilmesi veya tohumlar atılmışsa bu tohumların büyüyüp gelişmesi için Batı'nın ye ni baştan keşfi gerekir. Asya, Avrupa'yı yeni tanıyormuşcasına işe başlamalı, incelemelerini derinleştirmeli. Kendisine empoze edilmiş bütün kavramları yeni bastan hesaba çekmeli. Onlara kendi eliyle giydirdiği harikalık kılığını soymalı, onları çıplak anlamlarına kavuşturmalı. Özgürlük kavramı, eşitlik kavrmı, insancılık kavramı, bilim kavramı, hoşgörü kay rami... gibi bütün kavramların çıkışı, tarihi gelişimleri, ne anlamlara geldikleri, inceden inceye, soğukkanlılıkla, içine mümkün olduğu ölçüde duygu ve peşin hüküm karıştırılmadan incelenmeli, Doğu'ya sihirli esyalar gibi ithal edilen bu kavramlar ve benzeri binlercesi asıl özlüklerine indirgenmeli, ondan son ra böylece Batı'nın gerçek portresini bu malzeme ile yeniden çizmeye kalkmalı. Böyle bir tablo yapılmaya çalışılırsa korkarım bugün görülen Batı çehresi yerine yüzüne bakılmayacak korkunçlukta bir çehre çıkacaktır. Hani masallarda genç ve güzel kızların kılığına giren büyücü kocakarılar, şu veya bu şekilde sihir bozulup da asıl çehreleriyle görününce masalın kahramanında ne gibi bir duygu uyanıyorsa, Batı da, efsane ve masal havasından sıyrılıp gerçek çehresiyle gözlenebilse karsısında aynı duyguya kapılacağımızda hiç şüphe yoktur. Evet, Asya'nın, Afrika'nın, bütün insanlığın, dolayısıyla hatta Batı'nın bile kurtuluşu, bu, bütün insanlığın ağı içinde kıvrandığı Batı büyüsünü bozmaya bağlı. Hangi kahraman bozacak bu büyüyü? Doryan Greyin gençliğindeki yüzü görünüşünde olan Batı portresini yaşlılığındaki çehresine dönüştürecek ne- sil nerede? Daha doğrusu gerçekte o hale dönüşmüş olan Batı ruhunun maskesini kaldıracak ruh kahramanı Asya nesli neden gözükmüyor? Uzaktan binbir renk ve ahenk içinde görünen bu tabloya hangi erenin eli değmeli ki, tablonun boyalarının aktığı, çerçevesinin dağıldığı ve geride bir yığın kırık dökük hatıranın kaldığı görülsün. Bunu Avrupa'ya, Batı'ya düşmanlığımdan söylemiyorum, insanlığa olan dostluğumdan söylüyorum. Avrupa'ya bu türlü bir dur deyiş sadece Doğu'yu korumuş olmakla kalmayacak, sadece insanlığa yarayışlı olmayacak, aynı zamanda bizzat Avrupa'ya, Batı'ya bir iyilik olacaktır. Avrupa'nın iki cihan savaşı deneyinden sonra beklenirdi ki, Batı, biraz uslansın, aklını başına devşirsin, olaylara hep kendi açısından bakmasın, onlara hep kendi çıkarlarına göre yön vermesin. Kendi mutluluğunu bütün insanlığın mutluluğunda görsün, arasın ve bulsun. Ama İkinci Cihan Savaşı'nın üstünden geçen su otuz yıla yakın zaman gösterdi ki, Av- rupa, Batı, asla en ufak bir ibret almış değildir. Yine eski kafayı taşımaktadır. Kelimeleri eğip bükerek yine Asya'yı ve Afrika'yı sömürmek istemektedir. Politik deha ile milletleri birbirine düşürerek hepsini zayıflatmak, sonra her birini teker teker avlamak niyetinden bir an bile vazgeçmemektedir. Tarihin gidişini sadece politik ve ekonomik alanda alacağı tedbirlerle şekillendirebileceği inancını korumaktadır. Bunalımların derin anlamını kavramaktan mahrum gözükmektedir. Durmaksızın dünya buhranlarını ateşlemekte, alevlendirmekte, fakat bu yangınların bir süre sonra kendisine bulaştığını, bulaşacağını görmezlikten gelmektedir. Bu yüzdendir ki Avrupa'nın karşısına yepyeni bir insanla çıkacak bir Asya-Afrika akımı, uzun sürede Avrupa'nın da kurtarıcısı olacaktır. Batı'yı Batı'ya rağmen kurtarış. Tam Asya masallarına yaraşır bir kahramanlık. Nüfus hızla artıyor. Kaynaklar hızla tükeniyor. Teknik hızla dünyayı keyfiyet ölçüleriyle küçültüyor. Coğrafi ve siyasî sınırlar eriyor, ortadan kalkıyor. Bütün bunlar yeni bir dünya getirirken, düşünce ve yaşayışta hâlâ Avrupanın dar kalıpları içine sıkışıp kalma imkânı yoktur. Rönesans'ın getirdiği veya lütfen yaşamasına göz yumduğu veya izin verdiği sınırlı maneviyat, artık bugünkü insanlığın veya gelmekte olan insanlığın alınyazısını omuzlayacak güçte olmadığını iyice ortaya vurmuştur. Bu zayıf güç, bu ağırlığı çekememektedir. İnsanlığa yeni bir manevi kudret enjeksiyonu gerekmektedir. Yıkılmakta olan kavramları ayakta tutmak İçin bir takım payandalarla yetinmek bütün yapının birden çökmesinden başka bir sonuç doğurmaz. Bütün yapı çökmektedir. Yeni bir nefha gerek, Manevi bir İsrafil Sûru ve Kur'ândan kalblere doğru esecek olan Cebrail Soluğu. Ölümü günlük iş elbisesi gibi giyinip soyunabilecek inanmış insanların başlatacağı İnsanlığın Dirilişi. Karanlıklar içinde gizli ab-ı hayat gibi gerçeğiyle insanlığın gözlerinden ırak tutulan İslâm ırmağında yıkanarak dirilecek olan ölü insanlığa Hızır gibi yetişecek Yarışçılar Kolunun zuhuru. Dış ölçüler açısından en zayıf imkânlarla yola koyulmuş olan Diriliş Oymağının bütün garipliği, yalnızlığı içinde çöller aşarak, gulyabanilerle savaşarak, şeytanları taşlayarak, nefs imtihanlarında Allah'a sığınarak yavaş yavaş ilerlediği hedef bu zuhurdan başkası değil elbet.
Sayfa 14 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.