Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Berkeley
–"Yaşadığı dönemde felsefe ve bilimin Hıristiyan inancını tehdit ettiğini düşünüyordu. Özellikle, giderek işi daha sıkı tutan Materyalizmi doğadaki her şeyi Tanrı'nın yarattığı ve yaşattığı yolundaki Hıristiyan inancı için bir tehdit sayıyordu." –"Öyle mi?" –"Bir yandan da en tutarlı empiristlerden biriydi Berkeley." –"Dünyayı ancak duyumsamalarımızla bileceğimize inanıyordu yani." –"Evet ama daha da ileri gitmişti. Dünyadaki şeylerin aynen duyumsadığımız gibi olduğunu ileri sürüyordu, ama bunlar aslında 'şeyler' değildi." –"Bunu biraz açman gerekecek." –"Locke'un 'ikincil özellikler' hakkında bir şey söyleyemeyeceğimizi savunmuş olduğunu biliyorsun. Bir elmanın yeşil ve ekşi olduğunu söyleyemeyiz. Biz elmanın öyle olduğunu duyumsuyoruz ne de olsa. Ama diğer yandan katılık, ağırlık, büyüklük gibi 'birincil özelliklerin' gerçekten de bizi çevreleyen gerçekliğe ait olduğunu düşünmüştü Locke. Yani bu dış gerçeklik fiziksel bir 'töz'e sahipti." –"Hafızam hâlâ yerinde. Üstelik Locke'un gerçek bir ayrıma işaret ettiğini de düşünüyorum." –"Ah Sofie, keşke gerçekten böyle olsa!" –"Devam!" –"Yani Locke -tıpkı Descartes ve Spinoza gibi- fiziksel dünyanın gerçek olduğuna inanmıştı." –"Öyle mi?" –"İşte tam bundan şüphe eder Berkeley ve bunu yaparken de tutarlı bir empiristtir. Var olan tek şeyin, bizim duyumsadıklarımız olduğunu söyler. Ama biz 'madde' ya da 'malzemeyi' duyumsamayız. Şeyleri de elle tutulur bir halde duyumsamayız. Duyumsadıklarımızın ardında bir 'töz' bulunduğunu söylersek, çıkarsama yapmakta fazla acele etmiş oluruz. Böyle bir iddiayı destekleyen deneyime dayalı kanıtımız yok." –"Saçma! Bak şimdi!" Sofie masaya bir yumruk indirdi. –"Ah!" dedi acıyla, fazla hızlı vurmuştu yumruğu. "Bu masanın gerçek bir masa olduğunu ve madde ya da malzemeden yapıldığını kanıtlamaz mı yani?" –"Ne hissettin?" –"Sert bir şey." –"Sert bir şeye ilişkin bir duyu izlenimi edindin, ama masanın içerdiği malzemenin kendisini hissetmedin. Aynı şekilde rüyanda da sert bir şeye çarptığını görebilirsin ama rüyada sert bir şey yoktur, öyle değil mi?" –"Hayır, rüyada yoktur." –"Bir insan her türlü şeyi hissettiğine inandırılabilir ayrıca. Hipnotize edilerek sıcak veya soğuk, yumuşak okşamalar ya da sert bir yumruk hissetmesi sağlanabilir." –"İyi ama eğer sert olan masanın kendisi değilse, benim sertliği hissetmeme yol açan şey ne?" –"Berkeley'e göre irade ya da tin. Ayrıca, tüm fikirlerimizin bilincimiz dışında bir nedeni olduğunu düşünüyordu Berkeley. Ama bu neden maddî değil tinseldi." Sofie yine tırnaklarını yiyordu şimdi. Alberto devam etti: –"Berkeley'e göre kendi ruhum tasavvurlarımın nedeni olabilir tıpkı rüya görürkenki gibi. Ama maddi dünyamızı ortaya çıkaran fikirlerimizin nedeni ancak başka bir irade ya da tin olabilir. Her şey Berkeley'in deyişiyle her şeyi içinden belirleyen ve her şeyi oluşturan tinden çıkar." –"Peki nasıl bir tin bu böyle?" –"Berkeley bunu söylerken Tanrı'yı düşünüyordu tabii. Hatta Tanrı'nın var olduğunu herhangi bir insanın varlığından daha belirgin olarak duyumsadığımızı söyleyebileceğimizi savunuyordu." –"Bizim var olduğumuz bile kesin değil mi yani?" –"Eh işte... Berkeley'e göre gördüğümüz ve hissettiğimiz her şey Tanrı'nın gücünün bir etkisidir. Çünkü Tanrı her an bilincimizdedir ve sürekli karşı karşıya bulunduğumuz türlü çeşitli fikir ve duyumların bizde yeniden var olmasını sağlar. Dolayısıyla çevremizdeki bütün doğa ve tüm varoluşumuz Tanrı'da yer alır. Var olan her şeyin tek nedenidir o." –"Kibarca söyleyeyim; şaşırdım." –"Yani bütün soru 'olmak ya da olmamak'tan ibaret değildir. Soru aynı zamanda ne olduğumuzdur. Et ve kemikten oluşmuş gerçek insanlar mıyız? Dünyamızdaki şeyler sahici mi? Yoksa her tarafımız salt bilinçle mi çevrili?" Sofie bir kez daha tırnak yemeye koyuldu. Alberto ise anlatmayı sürdürüyordu: –"Çünkü Berkeley'in şüphe konusu ettiği yalnızca maddî gerçeklik değildir. Zaman ve uzamın mutlak ya da bağımsız varlığı olduğunu da şüpheyle karşılar. Zamanı ve uzamı yaşantılayışımız da sadece bilincimizde oluyor belki de. Bizim bir veya iki haftamız Tanrı'nın bir veya iki haftasıyla aynı olmak zorunda değildir..."
Sayfa 321Kitabı okudu
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.