Tren istasyondan ayrılırken oradaki bir kanapeye oturup, bu
yaşantıyı yeniden gözden geçirmek istedim. Benim kasla ve kemikle
başarmaya çalıştığımı yaşlı bir adam gülümseme, anlayış ve şefkat dolu
birkaç cümle ile başarmıştı. Gerçek aikidoyu şimdi gördüğümü anladım:
kurucusunun dediği gibi aikido bir uzlaşma sanatı idi, bir dövüş aracı değil.
Kendimi ahmak, saldırgan ve kaba hissettim. Bu olaydan sonra tamamiyle
farklı bir anlayışla aikido çalışması yapmam gerektiğini görebiliyordum.
Henüz aikidoyu ve uzlaşmayı bilmediğimi anlamıştım.