Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
Burada artık Peyami Safa serime başlıyorum ki bugün de en sevdiğim iki yazardan biri oluyor, diğeri de Kafka. İkisini de okudukça bazı noktalarda birbirlerine ne kadar benzedikleri anlaşılıyor aslında, en azından ben o bağlantıyı kurdum ve o bağlantıya kendimi de ekledim. Kütüphanem oldukça küçük ve büyük kısmını bu iki yazar oluşturuyor. Belki de daha 'bilinmeyen ve gerektiği değeri alamayan' yazarları okumalıyım ve en sevdiğim iki yazar en 'bilindik ve gerektiğinden fazla değeri alan' yazarlar olmamalı. Az kitap okumuş olmanın özgüvensizliği bir yana yüzlerce farklı türlerdeki kitapları okusam da ben nihayet bu iki yazara döneceğimi düşünüyorum. Bu kitaba gelirsek, iki kez üstü üste okumuştum ve lisede performans ödevi olarak kendimce kitabın devamını yazmıştım. Kitabın diline uydurmak için de en son sayfadaki sözlüğü kullanmıştım. Oradaki kelimelerle cümleler kurmaya çalışmıştım. Elbette hata yapmışımdır ama yazarken çok zevk almıştım o yüzden yazdığımı da arada okuyup mutlu oluyorum. Son olarak bu kitap bana İstanbul'u sevdirmişti.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022101,6bin okunma
11 görüntüleme
z okurunun profil resmi
Hayatın Terkibi … Istırabın şekillendirdiği ağırlığımla yavaşça oturuyorum ve bana hiç de yabancı gelmeyen manzarayı izliyorum. Erenköy mâhut cazibesiyle acı bir istihzayla karşımda. Erenköy yanıyor. Ben düşüncelerle kaybolurken tehlikeli bir sessizlikle küçük halvetlerle açık sarı- kumral saçların oynaştığını görür gibi oluyorum. Yanımda duruyor, oturuyor, yüzüme bakmıyor. Saatler gibi geçen dakikalarda sadece birlikte karşıya bakıyoruz. “Hani benim kitaplarım?” Sonunda yüzüne bakıyorum. Ateşli gül bahçelerinin dikenleri kalbime saplanıyor. Yine bir süre çeviremiyor kafasını. Durumu idrâk etme fırsatı buluyorum. Gözleri şişmiş, ağlamış belli. Bakışı muzdarip, gözleri şişmiş. Otomatik gülüşleri derinlere gömülmüş, büyümüş. Sonunda gözleri gözlerimle buluşuyor. Aralarında bizim anlayamadığımız bir konuşma geçiyor. İçim anlamak şehvetiyle yanıyor. Dudaklarında mahçup gayr-i ihtiyarı bir gülümseme beliriyor. Erenköy’ün sesi ikimize de yetiyor, uzun süre konuşmuyoruz. “Güçlü adamsın!” diyor. Sesi, tenimin en derinlerine işledi. Affedilmeyi bekleyem bir bakış attıktan sonra mahut bir ses tonuyla “Ee kuzum, hangi romanı okuyacaksın bugün?” Erenköy yanıyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.