Gönderi

Dudağında hülyalı bir gülümsemeyle kapkara suratını kızın penceresine çevirip çatıda yine uzun süre oturdu. Ona bakıyordu ve hiçbir şey düşünmese de bakmak hoşuna gidiyordu. Kız, bu kez şarkı söylemiyor, sessizce dikiş dikiyordu, hem görünüşe bakılırsa acelesi vardı. Fedka, kızın ellerinde iğnenin nasıl hızla ışıldadığını izliyor, elleriyle yırttığı kumaştan gelen sesi işitiyor ve sürekli gülümsüyordu. Ona, hiç kimse bu kız kadar ustaca dikiş dikemezmiş gibi geliyordu. Ama birden ayağı kazayla çatının kenarındaki oluğa takılı- verdi. Sacdan çıkan ses kızı irkiltti, pencereye bakmasına neden oldu. Fedka bozuldu, oluğun içinde bir şey arıyormuş numarası yapmaya başladı. Göz ucuyla pencereye baktığında ise kız, ona dikkat etmeksizin yeniden dikişine eğilmişti. Kızın dikkatini tekrar çekmek istedi; kızın gözlerine bakabilmek onu çok memnun edecekti. Kızı bir kez daha kendisine baktırmak için bütün gücüyle ayaklarını vurarak çatının sacını gümbürdetmeye koyuldu, yüzüne de kaygılı bir ifade verdi. Gerçi bu gereksiz bir şeydi, çünkü yanaklarındaki ve alnındaki koyu kurum tabakası insanın yüzündeki korku ifadesini bile gizleyebilirdi. Oyunu etkili olmamıştı: Kız bir daha ona bakmadı. Fedka çatıdan isteksiz, mahzun, karışık, kederli bir duyguyla indi. Sonra kızı iki kez daha gördü, yine aynı yerden, çatıdan; ama sokakta, tatil günleri kızın oturduğu evin önünde ne kadar nöbet beklediyse de bir kere bile ona rastlamadı. Ancak kızın başı, belleğine giderek daha parlak, daha belirgin bir biçimde kazını- yordu; hemen hemen her zaman gözlerinin önündeydi; sadece gözlerini kapatması yeterliydi, hemen canlıymış gibi karşısında beliriveriyordu. Fedka onu hayalinde canlandırırken mutlulukla gülümsüyor, sanki hayalinin ne kadar güçlü olduğu konusunda kendisiyle gurur duyuyordu. Arkadaşları arasında ise Fedka’nın bu gülümsemeleri, ona giderek daha fazla “mesut adam” diye ad takmalarına neden oluyordu.
Sayfa 247
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.