Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
“Kapalıçarşı”da Son Akşam Yemeği
Kapalıçarşı
Kapalıçarşı
Fuat Sevimay
Fuat Sevimay
“Son Akşam Yemeği” Kanonik İncil’lerde[1] anlatılan bir olay. “Son Yemek” olarak da biliniyor. Yahudilere özgü Fısıh (Pesah) Bayramı’nın ilk gününde İsa’nın, 12 havarisi ile yemek yediği ve orada “Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek.” diyerek ihaneti haber verdiği bu son yemek, “ihanetin resmi” olarak, Rönesans’tan itibaren birçok ressamın tuvaline konuk olmuş. Andrea Del Castagno, Leonardo da Vinci, Mathias Grünewald, El Greco, Hans Holbein, Tintoretto, Peter Paul Rubens, Nicolas Poussin, Emil Nolde, Salvador Dali, Andy Warhol; bu ressamların en ünlüleri. Leonardo da Vinci’nin resmi ise en tanınmışı… “Son Akşam Yemeği” sadece resmin değil, edebiyatın da konusu olmuştur. İşte tam burada, “ekfrasis” kavramından söz etmemiz gerekiyor. Görsel bir sanat eserinin yazılı ya da sözlü anlatımı olarak tanımlayabileceğimiz ekfrasis, aslında görsel sanat eserlerini betimleme özelliğinin daha da ilerisinde bir anlam taşıyor. Çünkü, ekfrasis, yeni bir anlam yaratmanın yöntemi olarak da kullanılıyor. Bu bakış açısından hareketle Fuat Sevimay’ın “Kapalıçarşı” romanını, ekfrastik metinler içinde göstermek mümkün. Çünkü Sevimay, romanında Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği”ni konu ve konuk ediyor. Fuat Sevimay, bir söyleşisinde “Kapalıçarşı”nın tarihi bir roman değil, tarihte geçen bir roman olduğunu dile getiriyor. “Bitim” başlığını taşıyan son bölümünü saymazsak Kapalıçarşı romanı, Fatih Sultan Mehmet dönemini anlatıyor. Kitabın arka kapağında ifade edildiği üzere, Fuat Sevimay; “mermerinden zanaatkârına, sultanından mimarına, esnafından müşterisine Kapalıçarşı’nın ruhunu ve o ruhu oluşturan efsunu eğlenceli bir dille” anlatıyor. Romana hâkim olan mizah, ironi, pastiş, metinler arasılık gibi anlatım yöntem ve teknikleri; postmodern bir roman okuduğumuzun işaretlerini veriyor. Ama ben konuyu dağıtmamak amacıyla “postmodern roman” tekniklerini başka okurların dikkatine bırakarak yoluma devam etmek ve resim sanatının en ünlü tablolarından olan “Son Akşam Yemeği”nin romanda nasıl işlendiğine dikkat çekmek istiyorum. Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği”nde İsa’nın sağında ve solunda birbiriyle uyumlu üçer Havari’den oluşan ikişer grup bulunur. Masada oturanlar, on üç kişidir. “Kapalıçarşı” romanında yer alan karakter sayısı da on üç… Tablonun merkezinde, kollarını iki yana açarak bir üçgen oluşturmuş figür, İsa’dır. “Kapalıçarşı’daki Akşam Yemeği”nin ev sahibi ise Pir’dir. Pir’in, 2 Mayıs 1481’de düzenlediği yemek, Kapalıçarşı’nın Yağlıkçılar Sokağı’ndaki bir dükkânda yenecektir. Kapalıçarşı’da düzenlenen bu yemeğin tarihi çok anlamlı. Çünkü bir sonraki gün, yani 3 Mayıs 1481, Fatih’in öldüğü gündür. Anadolu’ya bir sefere çıkan Fatih, Gebze yakınlarında, Hünkârçayırı’nda henüz kırk dokuz yaşındayken ölür. Kimileri ölüm sebebi olarak gut hastalığını gösterirken, kimileri de Fatih’in Hekimbaşı Yakup tarafından zehirlendiğini ileri sürer. Fuat Sevimay da bu düşüncede olmalı ki Hekimbaşı açgözlü Yakup’u, Yahuda’nın yerine oturtur. Yahuda, İsa’nın elini uzattığı şaraba uzanırken diğer elinde bir kese taşır. İddiaya göre bu kesede, Romalılar’ın ihanetin bedeli olarak kendisine verdiği 30 parça gümüş bulunmaktadır. Yahuda’nın boynunun dönük olması, İsa’ya ihanet ettikten sonra kendisini asacağının işaretidir. Yakup Paşa’nın akıbeti de Yahuda’ya benziyor aslında… O, kendini asmıyor ama padişahın ölümünden sonra öfkelenen Yeniçeriler tarafından öldürülüyor. Pir’in davetine ilk katılan kişi, asıl adı Giovanni olan Civan’dır. Önceleri imam, sonra Hurufi olan; evlilik girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca da kendisini sanata, şiire ve edebiyata adayan Civan’ın üzerinde Pir’in kırmızı mintanının aksine siyah şık bir mintan vardır. Pir, kırmızı mintanın üzerine siyah bir şal atmıştır. Civan ise siyah mintanın üzerine kırmızı bir şal tercih etmiştir. Tablonun ortasında yer alan İsa’nın üzerinde kırmızı bir giysi ve sol omzunda da koyu renk bir şal vardır. Yazarımız, Civan’ı Pir’in sağ tarafına, yani Yuhanna’nın olduğu yere oturtur. Hristiyanlık inancına göre İsa’nın on iki havarisinden biri olan Yuhanna, kendi adını taşıyan İncil’in yazarıdır. Dan Brown, “Da Vinci Şifresi” adlı romanında Yuhanna’nın aslında Mecdelli Meryem olabileceğini söyler. Ki, Fuat Sevimay da romanında, Mecdelli Meryem iddialarına değinir. Magdalalı Meryem olarak da anılan Mecdelli Meryem, İsa’nın takipçilerinden olup gömüldükten sonra dirilen İsa’yı ilk gören kişidir. Aslında günahkâr bir kadın olan Mecdelli Meryem’in, İsa sayesinde günahları bağışlanmıştır. Ortada İsa’nın yer aldığı tabloda, havarilerin üçerli gruplar halinde soldan sağa dizilişi… “Kapalıçarşı” romanında yazar, İsa’nın yerine Pir’i oturtmuştur. 1.Grup 1. Bartelemi (Frederico) 2. Küçük Yakup (Osman Aga) 3. Andreas Hristo (Yaşlı Kavaf) 2. Grup 4.Yahuda (Hekimbaşı Yakup) 5. Petrus (Baba İlyas) 6. Yuhanna (Civan) 3. Grup 7.Thomas (Mirza) 8. Büyük Yakup (Danyal) 9. Filip (Silivrili Midyeci) 4. Grup 10. Matta (Hristo) 11. Jude (Nazar Usta) 12.Simon (Mimarbaşı Hayreddin) Yahuda’nın arkasındaki kısa kıvırcık saçlı ve mavi pelerinli kişi, İsa’nın koruyucusu Aziz Petrus’tur. Petrus, kısa bir süre sonra bir Romalı’nın kulağını kesmekte kullanacağı bıçakla öne doğru hamle yapmaktadır. Romanda ise Petrus’un karşılığı, kutsal bilgi kaynağı Baba İlyas’tır. On iki seçkin kişinin – ki bunlar romanın kahramanlarıdır- katıldığı Pir’in yemeğinde tablonun en soluna “avarelerin şahı” sandalcı Frederico oturur. Burası, çarmıha gerilip derisi yüzülen havari Bartelemi’nin yeridir. İstanbul’da ve dahi Edirne’de nam salmış taş ustaları Osman Aga, Küçük Yakup’un; Nazar Usta ise Jude’nin yerine oturur. Küçük Yakup, en uzun yaşayan havarilerden biri olsa da dövülmekten, taşlanmaktan kurtulamamış; başına aldığı sopa darbeleriyle öldürülmüştür. Nazar Usta’nın yerine oturduğu Jude -namıdiğer Aziz Judas-, Ağrı çevresinde vaaz verirken, putperestler tarafından yakalanıp, çarmıha gerilmiş ve oklarla öldürülmüştür. Tabloda soldan üçüncü havari Andreas’tır. Çarmıha çivilerle çakılmayıp iplerle bağlandığı için ölümü iki gün süren bu havarinin yerine Pir’imiz, tulumbacı Danyal’ın kayınpederini Kapalıçarşı’nın yaşlı kavafı sıfatıyla oturtur. Peki Danyal kimdir, yemek masasının neresinde oturmaktadır? Asıl adı Daniel olan kahramanımız, İstanbul’daki ilk yıllarını serserilikle geçirmiş; Pir’i rüyasında gördükten sonra aklını başına toplayarak bir iş sahibi olmuş, evlenip çoluk çocuğa karışmış bir adamdır. Civan’ın kardeşi olan Danyal için ayrılan yer, Romalılar tarafından kılıçla öldürülen havari, yeşil kıyafetli Büyük Yakup’un yeridir. İsa ile Büyük Yakup’un arasında yer alan ve işaret parmağıyla yukarıyı gösteren havari, Aziz Thomas olup yerini romanda Hurufiliğin son kalesi diye anılan Mirza’ya vermiştir. Tablonun sağındaki üçlü grupta yer alan Matta’nın yerine Kapalıçarşı’nın mermer bezirgânı, gelgit akıllı Hristo Ağa; Aziz Simon’un yerine de Mimarbaşı Hayrettin oturmuştur. On üç kişinin yer aldığı yemekte, son konuk Silivrili Midyeci’dir. Seçkin kişilerin davetli olduğu bu yemeğe kendisinin de çağırılması üzerine, bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünür. Bu düşüncesini dile getirince de Danyal; çağrılı kişilerin “çiftçilik yapan Âdem’den, çobanlık yapan Musa’dan, rızkını denizden çıkaran Yunus’tan, ahşabı yontup şekil veren İsa’dan” yani adı anılan peygamberlerden daha önemli kişiler olmadıklarını anlatır ve Pir’in kendisini tanımayacağını söyleyen Midyeci’ye “Pir herkesi tanır, sen de onu”[2] der. Silivrili Midyeci de kırmızı giysili Aziz Filip’in yerini aldıktan sonra “Kapalıçarşı”da Akşam Yemeği başlar. Danyal’ın konukları davet etmekten başka bir görevi daha vardır. Pir’in siparişiyle masaya on üç testi şarap, on üç somun ekmeği getirmiş, sonra da örtünün bize göre sağ tarafına düğümü atmıştır. Bu düğüm; hem Fuat Sevimay’ın “Kapalıçarşı” romanında, hem de Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği”nde çözülmeyi bekleyen bir dizi soruya karşılık olabilir. Sanat Tarihçisi Daniel Aresse, Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” tablosunu sihirli yapan unsurun “geometrik çark ve perspektif” olduğunu belirterek şunları yazıyor: “Figürler, sanki geometrik çarkla dönen müzik kutusunun çalan notalarıdır. Son Yemek tablosunda Leonardo’yu asıl ilgilendiren şey, resimdeki figürleri perspektifin yarattığı geometrik muntazamlıkla bir enstrüman gibi kullanıp bir çarkın içinde devamlı dönmelerini sağlamaktır. Bu da dünyanın dönüşüne benzer.” [3] İsa’nın ileriye doğru uzanan iki eli de masadaki Havarileri bu dönüşe dahil etmektedir. Fuat Sevimay bir söyleşisinde şunları dile getiriyor: “Ülke olarak toplum olma fikrinden çok uzaklaştık. Sürekli bir mücadele, itişip kakışma halindeyiz. Oysa bizi toplum yapan mekânlardır. O yerleri anmamız gerekir ki tekrar toplum olma, bir olabilme bilincini yakalayabilelim. Mozaik oluşturma fikri dışında bir arada yaşama fikrine saygı duymamızın aynı mekânları paylaşmakla mümkün olacağını fark ettiğimde ise Kapalıçarşı’yı anlatmayı seçtim.” [4] Yazarın düşüncelerini öğrendikten sonra acaba diyorum, Sevimay, toplumun değişik kişilerini temsil eden roman kahramanlarını bir araya getirme gayretiyle Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” tablosundaki havarilerin yerine oturtmuş olabilir mi? Sanki romanın efsunu da burada… Tıpkı Leonardo’nun amaçladığı gibi, Fuat Sevimay da Kapalıçarşı’nın kahramanlarını ressamın masasına oturtarak “figürleri perspektifin yarattığı muntazamlıkta bir enstrüman gibi kullanarak bir çarkın içinde dünyanın dönüşüne benzer biçimde dönmelerini” sağlamayı amaçlamış olabilir mi? Yazarın amacı ne olursa olsun, Kapalıçarşı, sadece tarihi bir mekânın “ruhunu ve o ruhu oluşturan efsunu eğlenceli bir dille” anlattığı; mizahı, ironiyi ve postmodern teknikleri başarıyla kullandığı için değil; ekfrastik özelliğiyle de son zamanlarda okuduğum en keyifli romanlardan biri… [1] (Matta 26:21, Luka 22:21, Markos 14: 18 ve Yuhanna 13:21) Not: Kanonik sözcüğü, Yunanca kanon (kanun, kural) kökünden türemiş bir sıfat. “genel olarak kabul edilen” veya “otoritelerce doğrulanmış” anlamlarında kullanılır. (Vikipedi) [2] Bu cümlede anlatım bozukluğuna takılmayın, derim. Kaldı ki Danyal, Türkçeyi sonradan öğrenmiştir. [3] Daniel Aresse “Resim Tarihi”, Doruk Yayınları, Eylül 2017, Sayfa: 77 [4] yazi-yorum.net/2018/08/10/fuat... Not: Nisan 2023’te Edebiyat Burada’da yayınlandı.
Kapalıçarşı
KapalıçarşıFuat Sevimay · Hep Kitap · 2017393 okunma
·
92 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.