Jack London'ın zekasına hayranım. Parçaları birbirine bağlamasını ve bilimsel teoriler üzerinden düşüncelerini aktarmasını mükemmel bir şekilde ince ince işliyor. "Adem'den Önce" kitabında insanı evrimsel süreci üzerinden işlerken şimdiyse "Yıldız Gezgini" kitabında yaşam, madde ve ruh üzerinden bize bizim doğamızı anlatıyor. Mükemmel bir hikaye ve akıcı bir anlatım. Zaten bu durum London'ın yeteneği. Şimdiye kadar okuduğum tüm eserlerini sevdim ve okuyacak kitap seçerken Jack London'ı gördüğüm zaman düşünmeden alıyorum kitabı. Gelelim bu etkileyici romana. Karakterimiz bir profesör ve işlediği cinayetle müebbet hapse mahkum ediliyor. Profesörün kendi ağzından bir anı kitabı gibi öğreniyoruz tüm olanları. İnsanın nelere katlanabildiğini ya da buna nasıl mecbur bırakıldığını, kendi çektiği eziyet ve işkenceleri tek tek anlatıyor. Anlatırken de insanı sorguluyor. En çok da insandaki ahlak kavramını açıklamaya çalışıyor. Öldürmeyeceksin, diyen din üzerinden toplumun nasıl öldürdüğünü ve hatta kendisinin ölüme mahkum edilişini. Bu bir spoiler değil. (Bu kelimeyi kullanırken her seferinde çekinsem de kullanmak zorunda kaldığım için affınıza sığınırım.) Tarih öncesinden bugüne kadar yaşanmış birçok olayın üzerine değiniyor. Anlatılan geçmiş olayların birçoğunu araştırarak gerçekte yaşanmış olduğunu öğrenmek ise beni oldukça etkilemişti. Din, ahlak, toplum, sistem ve kadın. Ve daha bir çok kavram... tüm bunları sorguluyor, bize bizi anlatıyor. Kadın üzerine anlattıkları beni çok etkilemişti. Kadınlara yüklediği anlam diğer kavramlara yüklediği anlamlar kadar etkileyici. Bağımsız gibi görünen ve ana üç hikayeden oluşan bölümleri birbirine bağlayan da bu kavramlar. Kadınlar için "Ancak tümünü sakince gözden geçirirken, benim için ve tüm erkekler için, yaşamdaki, tüm yaşamlardaki en büyük şeyin kadın olduğuna, gökyüzünde yıldızlar kaydığı ve göklerin sonsuz değişimde akıştığı sürece de hep kadın olacağını sonucuna varıyorum, " diyor. Ahlak için "Uzun çağlar boyunca pek çok yaşam sürdüm. İnsan, birey, son on bin yılda hiçbir ahlaki ilerleme göstermedi... Evcilleşmiş bir tayla bir koşum atı arasındaki tek fark tümüyle bir eğitim farkıdır. Eğitim, günümüzün insanıyla on bin yıl önceki insan arasındaki tek ahlaki farktır," diyor ve bu eğitimi ince bir ahlaki deri olarak benzetmede bulunarak bunun kolayca ortadan kalkabileceğini de belirtmekten çekinmiyor. Ayrıca ilkel zaman insanının daha dürüst ve açık olduğunu da belirterek o zamanların özlemini dile getiriyor. Dikkatinizi uzun çağlar boyunca yaşadığını söylemesi çekmiş olmalı. Evet, karakterimiz bir çok zamanda yaşayan biri. Kimi zaman Roma'da göreceğiz. İsa peygamber zamanında. Kimi zaman bir viking ya da kızılderili olarak. İncelemenin başında bahsettiğim gibi yazar, bir düşünce, felsefe etrafında eserlerini yazıyor. Buradaki düşüncesi, felsefesi ise maddenin geçici, ruhun ölümsüz olduğudur. Ruhumuz ilk insandan bu zamana bedenlerde yaşayan bir özdür. Ve bu özümüz maddelerde (farklı zamanlarda farklı bedenlerde) yaşar. Profesör de kendi özünü buluyor ve geçmiş yaşamlarını gözler önüne seriyor. Sen okuyucu, bu kitap elindeyse ve yukarıda bahsettiğim kavramlar üzerine ilgin varsa da yoksa da sana katkı sağlayacak, düşünce dünyanı genişletecek bu eseri okumalısın. Son sayfanın ardından ise iyiki okudum diyeceksin. Böyle umuyorum. Şunu unutmamalıyız: Ahlak, üzerimizde ince bir deriden oluşan eğitimdir. Ve bu eğitim doğru bir eğitim olmalıdır. Bol okumalar dilerim.

Yıldız GezginiJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20146,8bin okunma

·

24 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.