Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

67 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
halk müreffeh, müstakil, zengin olmak istiyor. komşularının refahını gördüğü halde fakir olmak pek ağırdır. -ön bilgi- -18 eylül 1922de türk ordularının kesin zaferi ile sonuçlanan büyük taarruz sonrası milli mücadelenin/kurtuluş savaşının silahlı mücadelesi itilaf devletlerinin tbmmye yaptığı mütareke çağrısı ile sona ermiştir. -itilaf devletleri ve tbmm arasında başlayan diplomatik işlemler 11 ekim 1922de taraflar arasında imzalanan mudanya ateşkes antlaşması ile resmi zemine oturmuştur. bu ateşkes antlaşması ile çeşitli konularda çeşitli kazanımlar elde eden, itilaf devletlerine varlığını resmi olarak tanıtan tbmm tarafı adına bu antlaşma ileride yapılacak barış antlaşması özelinde de elini kuvvetlendirmiştir. -mudanya ateşkes antlaşmasının imzalanmasından 1.5 ay sonra 20 kasım 1922de lozan barış görüşmeleri başlar. -itilaf devletleri temsilcileri lozanda türk heyetini özellikle musul, boğazlar ve kapitülasyonlar özelinde sıkıştırıp kendi isteklerini türk heyetine kabul ettirmeye çalışır. bu sebepten türk heyeti 4 şubat 1923te masadan kalkar, türkiyeye döner ve gerekli makamlar, kişiler ile durum değerlendirmesi yaptıktan sonra 23 nisan 1923te tekrar lozanda masaya oturur. sonunda taraflar arasında 24 temmuz 1923te lozan barış antlaşması imzalanır. --- lozan barış antlaşması ile yeni türk devleti için farklı bir sahada başka bir savaş başlamıştır. mali/ekonomik bağımsızlık savaşı. türk milleti ve anadolu yaklaşık çeyrek yüzyıldır savaşın içerisindedir. bu savaşlardan hem türk milleti hem de anadolu coğrafyası büyük yaralar almıştır. 1914te 16.3 milyon olan nüfus, 1927de 13.6 milyondur. nüfusun düşüşte olduğu yaş aralığı 18-35 yaş aralığıdır. anadolu köylerinde ağırlıklı olarak çocuklar, kadınlar ve yaşlılar yaşamaktadır. anadoluda tarım ve hayvancılık yapan, vergi veren insanlar genelde bu kişilerdir. bu dönemde avrupada türkiyeden 'dullar ve yetimler ülkesi' olarak bahsedilmektedir. yine bu dönemde anadoluda tarım ve hayvancılık yapacak at, büyükbaş hayvan ve koşum takımı eksiklikleri de mevcuttur. anadoludaki türk milleti ilkel yöntemlerle tarım yaparak geçimini sağlamaya çalışmaktadır. -dönemin anadoluda yaşayan türk milleti artı üretim yapıp ekonomiye katkı sağlamaya çalışmak için değil hayatta kalmak için tarım ve hayvancılık yapmaktadır. bu fark ekonomide bambaşka sonuçlar doğurur, doğurmuştur da.- buna ek olarak anadoluda tarım yapacak yetişkin erkek nüfus yetersizliğini görece azaltmak için dönemin tbmm hükümeti hapishanelerde basit suçlardan yatan erkeklerden bazılarını bir aylığına serbest bırakıp anadoluya tarım yapmaya göndermiştir. sonrasında bu bir ay önce iki aya sonra üç aya çıkarılmıştır. bunun yanında büyük şehirlerde ticaret yapan dönemin osmanlı vatandaşlarının ağırlıklı rum, ermeni, yahudi olmaları, savaş sonrası bu kişilerden bazılarının türkiyeden birikimlerini de alıp ayrılmaları da türk devletini hem nitelikli nüfus kaybı hem de mali açıdan zora sokmuştur. üretim yapamayan, ürettiğini satamayan, ürettiğini ürettiği yerden limanlara taşıyamayan, hammadde satıp işlenmiş ürününü alan, almak zorunda kalan yeni türk devleti bu konular özelinde ayrı ayrı çok zor durumlara düşmüştür. yukarıda yazdıklarımın daha bir anlaşılır olmasını sağlamak için bu konularda birkaç örnek vereyim; -1920lerin başında türkiye 25 kuruşa yün satıp bunun işlenmiş ürününü 3000 kuruşa alıyordu. -tebeşir, kurşun kalem, dikiş iğnesi, çalı süpürgesi, tahta kaşık, tahta tarak gibi en temel, en basit kullanım araç-gereçleri avrupalı şirketler aracılığıyla avrupadan ithal ediliyordu. -dönemin osmanlı devleti kendi topraklarındaki demiryolları üzerinde söz sahibi olmadığından anadoludaki buğday pahalı olan özel demiryolları ile izmir, istanbul gibi limanlara taşınamıyordu, bunun yerine maddi olarak daha uygun olmasından sebep osmanlı devleti buğdayı kanadadan ithal ediyordu. anadoluda üretilen buğday depolarda, çiftçinin elinde kalıyor ve çürüyordu. (özelleştirilen demiryollarının pahalılığına örnek olması amacıyla; 20. yüzyılın başlarında haydarpaşa-izmit arası üçüncü mevki yolcu ücreti 15, birinci mevki ücretiyse 36,5 kuruştu. buna karşılık birinci dünya savaşı öncesinde ereğli havzasında bir işçi günlük ortalama 10,5 kuruş kazanıyordu.) dönemin osmanlı hükümetleri romanya, bulgaristan ve amerika birleşik devletlerinden ithal edilip istanbul limanına gelen buğday ve una ortalama günlük elli bin lira ödeme yapıyordu.) -özelleştirilen bu demiryollarında çalışan çoğu makinist ve ateşçi de ermeni ve rumdu. yani ulaşım ağında teknik bilgiye sahip türk nüfus da hemen hemen yok gibiydi. (milli mücadele döneminde dahi komutanları cephelere götüren parayla tutulan trenlerin makinistleri ayrıca para ile tutulan ermeni ve rum makinistler, ateşçilerdi.) -ülkedeki yabancı şirketlerin öz varlıklarının değeri yaklaşık 63 milyon sterlin değerindeydi. bunun % 45i almanlar, % 26sı fransızlar, % 22si ingilizler, % 4ü belçikalılar ve % 2si amerikalılara aitti. 1923 yılında yabancı sermayenin ekonomik alanlara dağılımı ise yaklaşık olarak demiryolları % 62, bankalar % 16, liman ve belediye hizmetleri % 8, ticaret % 6, madencilik % 5, imalat % 3 şeklindeydi. -demir ve deniz yollarını özelleştiren osmanlı devletinin anadolu coğrafyasında ticaret ve ulaşım için kullanabileceği bir karayolu da hemen hemen yok gibiydi. (oltu mebusu yasin ve erzurum mebusu durak beylerin erzurum-ankara yolculuğunun 19 gün sürdüğünü, 1923lerde dahi istanbul-ankara arasının 80 saat sürdüğünü düşündüğümüzde olayın vehameti daha bir ortaya çıkar.) -türk ordularının zaferiyle sonuçlanan kurtuluş savaşından sonra dahi anadolu coğrafyasının üzerinde hala işgal ordularının geri çekilirken yaktıkları köylerin dumanları tütüyordu. anadoluda 2000e yakın köy ya tamamen ya da kısmen yakılmıştı. bu yangınlarda 200.000e yakın ev ya tamamen yanmış ya da kısmen yanıp hasar almıştı. anadoludaki yunan işgal tahribatı dört milyar altın frank değerindeydi. yunanlılar bunu hiçbir askeri zorunluluk olmadan ekonomik kaynakların yok edilmesi amacına yönelik olarak gerçekleştirmişlerdi. bu meblağın büyüklüğünü daha belirgin kılmak için şöyle de düşünebiliriz; 1933te imzalanan paris sözleşmesiyle türkiye cumhuriyetinin lozanda ödemesi gereken osmanlı borçları tutarı 8.578.343 altın liraya düşürülmüştür. bu meblağa kıyasla işgalci yunan ordusunun anadoluya verdiği hasar 20 yılda ödediğimiz osmanlı borcunun 450 katıdır milli mücadele döneminde şehirlerde evleri yakılan toplam 38.030 nüfus 6538 aileye türkiye cumhuriyeti devlet emlakı aracılığı ile meskene kavuşturuldu. birinci dünya savaşı öncesinde balkan savaşları sırasında anadoluya gelen ama çıkan birinci dünya savaşı nedeniyle kendileriyle ilgilenilemeyen, mesken sahibi olamayan türklerden 284.392 nüfus tutan 58.027 aileye (1923-33 yılları arasında) 40.692 mesken, 6.321 parça arsa, 1 milyon 567 bin dönüm bağ, bahçe, tarla verildi. milli mücadele sırasında doğudaki rum, ermeni, rus baskısından batıya kaçan türklerden yerine dönmek isteyenlere vasıta ve para verildi. yerlerine dönmeyen, dönemeyen, dönmek istemeyenlerden 35.017 nüfus tutan 9.145 aileye ev, arsa, tarla, bağ, bahçe, dükkan verildi. dönemin türkiye cumhuriyei hükümetinin iç göç hareketliliği özelinde harcadığı mesaiye devamında yunanistan ile yapılan mübadele sonrası yunanistandan anadoluya gelen türkler ile ilgilenmesi hususu da eklendi. yunanistandan gelen yaklaşık 400.000 nüfusluk 99.709 ailenin anadoluya gelmesi için gerekli deniz, demir yolu gideri karşılandı. 22.500 adet at arabası, kağnı arabası tahsis edildi. yine bu kişilere yolculukları boyunca tüketmeleri için yaklaşık 8 milyon kilo tahıl verildi. yukarıda bahsettiğim sıkıntılı durumlardan bazıları ile uğraşan yeni türk devleti lozanda kendisine diretilen ekonomik yaptırımları kabul etmedi. 4 şubatta lozandan ayrılan ismet inönünün 16 şubatta anadoluya gelmesinden hemen bir gün sonra kazım karabekir başkanlığında izmir iktisat kongresi toplandı. burada anadolu coğrafyasında farklı sektörlerde çalışanlar ile birlikte ortak kararlar alındı. lozandaki itilaf heyetine -görece- gözdağı verildi. yabancı yatırımcılara da gerekli şartlara uymaları koşuluyla anadoluda tarım, ticaret yapabilecekleri açıklandı. ilerleyen süreçte lozanda türk heyeti ve itilaf devletleri aralarında anlaştı ve lozan barış antlaşması taraflar arasında imzalandı. sonrasında; -1925te aşar vergisi kaldırıldı. (bu birçok yönden önemlidir. bu yazıyı okuyan (varsa) bunu araştırabilir. olmadı bir sonraki yazımda bundan bahsetmeye çalışırım. -kaldırılan aşar vergisinin önemi adına sadece şunu diyeyim; 1924 yılındaki devlet gelirinin %28i aşar vergisidir.- 1924 yılında köylünün 40 milyon olan vergi yükü 1929da 19 milyona gerilemişti. aynı yıl bedeli 20 yılda ödenmek üzere topraksız çiftçi ailelerine toprak dağıtıldı. Atatürk her çiftçi ailesinin işleyebileceği kadar toprağa sahip olmasını bir zorunluluk olarak görmüştür. -1923te suriye hattı haricinde türkiye sınırları içinde 3126 kilometre tek hatlı normal ölçüde demiryolu ve 323 kilometre de dar demiryolu vardı. cumhuriyet hükümeti 1924-28 arasında mecliste yaklaşık 2000 kilometreyi bulacak 7 demiryolu hattı için fon ayrılmasını kabul etti. bu yollarda eski mantık çerçevesinde demiryollarının geçeceği toprakların mevcut veya potansiyel tarımsal üretim artışlarına göre belirlenmişti. söz konusu yolların en önemlisi ankara-sivas ve sivas-samsun hatlarıydı. 1933e kadar 2.213 kilometre yeni demiryolu hattı yapıldı. bu arada anadolu demiryolları ve haydarpaşa limanı 1928de, mersin-tarsus-adana hattı 1929da, bursa-mudanya işletmesi 1931de, izmir-afyon-manisa-bandırma hattı 1935te özel şirketlerden satın alınıp devletleştirildi. satın alınıp devletleştirilen bu demiryollarının uzunluğu 1929 kilometreydi. demiryoluyla beraber başlatılan karayolu seferberliği sırasında 1924te tekerlekli araçların kullanabileceği yol uzunluğu 10.000 kilometre idi. 1928de hükümet toplam 1089 kilometrelik yeni karayolu yapmıştır. -yine bu dönem içinde tarıma dayalı sanayi kurma çabaları sonucunda alpullu ve uşak şeker fabrikalarının kurulmasıyla (1926) üretilen şeker miktarı 4 yıl içerinde 5 katına ulaşmıştır. ayrıca 1927-1929 yılları arasında buğday üretimine ayrılan topraklar yüzde 15 genişlemiştir. 1930’lu yıllarda buğday ekili topraklardaki verimlilik bunun sermaye girdisine bağlı olarak yükselmiştir. 1923-1929 arasında tarım sektörünün üretimi sabit fiyatlarla yüzde 115 artmıştır. tarım üretiminin ihraç edilme oranı ise %20dir. -bu dönemde ana bankalar kurulurken, iş bankası (1924), türkiye sınai maden bankası (1925), emlak ve eytam bankası (1927) diğer yandan yerel bankalar büyük gelişme göstermiştir. ulusal banka sayısı 1927 yılında 28 iken 1930 yılında t.c. merkez bankası hariç 44e yükselmiştir. aynı yıllar içerisindeki ulusal bankaların toplam mevduat içindeki payı % 50den % 80 dolaylarına çıkmıştır. 30 haziran 1930 tarihinde merkez bankası kurulmuştur. -anadoluda yıkılan, hasar gören köprüler onarıldı, yeni köprüler yapıldı. -yeni sulama kanalları açıldı, bataklıklar kurutuldu. böylece hem tarımda alınan verim arttı hem de yeni tarım alanları açılmış oldu. -öğrenci birliği yerli malları koruma cemiyeti kurulu 4 nisan 1929da darülfünun konferans salonunda bir miting düzenledi. mitinge öğrenciler, öğretmenler, darülfünun hocaları ve geniş bir halk kitlesi katıldı. milli fabrikaların ürünleri sergilendi. 4 nisanın yerli malı bayramı olması kararlaştırıldı. öğrenci birliğinin kurduğu yerli malları koruma cemiyetine girmek isteyenler, yerli malı kullanacaklarına, bu amaç uğrunda çalışacaklarına yemin edeceklerdi. -24 nisan 1924te Gazi Mustafa Kemal karaköy köprüsü geçiş ücretini kaldırmış, uygulamanın 1 haziranda başlaması kararlaştırılmıştı. basın köprülerden geçiş ücreti alınmasını geçmişten gelen bir gelenek, ülkemize gelen yabancılara karşı yüzümüzü kızartan eski devrin çirkin bir yadigarı olarak değerlendirmişti. ayrıca bu kararla tahsildarlar ve halk arasındaki kavgaların son bulacağı, 85 yıl önce bir pazar günü konan köprü parasının yine bir pazar günü kaldırıldığı belirtilmişti. -1923te 597 bin ton olan maden kömürü üretimi 1932de 1milyon 593 bin tona yükselmişti. devlet halkı tezek yerine kömür yakmaya alıştırmaya çalışıyordu. elbette ki cumhuriyet sonrası mali politika ve mali işler her anlamda dört dörtlük ilerlememiştir. 1923-1929/1930-1938 yılları arasında türkiye cumhuriyeti farklı konularda sorunlar yaşamış ister istemez cumhuriyet sınırları içerisindeki vatandaşlara da sorunlar yaşatmıştır. örneğin; -bu dönemde ilgili devlet kurumlarında rüşvetle iş görülmüş/görülmeye çalışılmıştır. -hayvan vergisi vermemek için sürülerini vergi memurlarından kaçıran halk ile sorunlar yaşanmıştır. -vergi memurları gittikleri yerlerde usulsüz vergi almış/almaya çalışmışlardır. -halk her sene vergi isteyen ismet inönü hükümetinden bazen de Mustafa Kemal Atatürk'ten şikayetçi olmuştur. ancak ne ismet inönü ne de Mustafa Kemal bu vergileri keyfi toplamamıştır. toplanan vergiler ile; *kara yolları yapılmış, onarılmıştır. *demiryolları yapılmış, onarılmış, şirket ellerindeki demiryolları satın alınmıştır. *yeni fabrikalar kurulmuş, yeni tarım, sanayi makineleri satın alınmıştır. *genç cumhuriyete içeriden ve dışarıdan yönelik saldırılara güvenlik amacıyla savunmaya yatırım yapılmıştır. *yeni hastahaneler açılmış, anadoludaki salgın/bulaşıcı hastalıkların üstesinden gelmek için kesin ve kararlı bir mücadeleye girişilmiştir. *yeni eğitim-öğretim kurumları açılmış, halkevleri, meslek okulları açılmıştır. *osmanlı devletinden türkiye cumhuriyetine devrolunan borçların dönemsel taksitleri ödenmiştir. (toplam borç: 8 milyon altın lira.) *bu vergilerin sürekli devam etmesinin bir nedeni de 1929 dünya ekonomik bunalımın türkiye cumhuriyetine olan etkisidir. 1929 yılında ihraç edilen 16.370.000 kilo ürün karşılığında 10.800.000 lira sağlanmışken, ertesi yıl 32.400.000 kilo ürün karşılığında 16.300.000 lira elde edilmişti. yani iki kat ürün artışına karşılık, bir buçuk kat para artışı olmuştu. başka bir örnek olarak da; 1929 yılında dış ticaret açığı 101 milyon olarak gerçekleşmişti. ancak devamındaki 1930 yılında türkiye cumhuriyetinin ihracatı 151.454.371, ithalatı 147.553.703; 1931 yılı ihracatı 126.939.239, ithalatı 126.382.085 milyon olmuş ve bütçe yine kendi içinde dengelenmiştir. cumhuriyet hükümetleri ve Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin ilk yıllarında 'denk bütçe-düzgün ödeme' denkleminden oluşan klasik maliye politikasını uygulamışlardır. ilerleyen dönemde celal bayar, fethi okyar gibi kişilerin önerileri ile liberalizme geçilmeye çalışılmış fakat bu süreçte ortaya çıkan yukarıda bahsettiğim dünya ekonomik bunalımı nedeniyle türkiye cumhuriyeti ister istemez tekrar devletçilik politikasına dönmüştür. öyle ki bu sürecin devamında devletçilik önce cumhuriyet halk partisinin ilkeleri arasına sonra da anayasaya eklenmiştir. Mustafa Kemal ve ismet inönünün devletçilik politikası ve denk bütçe-düzgün ödeme şeklindeki klasik maliye politikasını uygulama nedeni olarak lord curzonun lozanda ismet inönüye dediği şu cümleler de etkili olmuştur; ''aylardan beri görüşüyoruz, istediklerimizden hiçbirini alamıyoruz. vermiyorsunuz. anlayış göstermiyorsunuz. memnun değiliz sizden. ama neyi reddederseniz cebimize atıyor ve saklıyoruz. ülkeniz yoksuldur. yarın gelecek, bizden yardım isteyeceksiniz. o zaman, cebimize koyduklarımızdan her birini, birer birer çıkarıp önünüze koyacağız.'' 1923 sonrası türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve dönemin hükümetlerinin mali anlamda geçici olarak elini kolunu bağlayıp devletçilik politikasına sevk eden iki gelişme daha vardır, bunlar; 1-gümrük tarifesi: osmanlı devleti savaşa girdiğinde kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını açıklamıştı. (osmanlının bu kararını savaştaki müttefikleri avusturya, macaristan ve almanya bile protesto etmişti. -ne ittifak ama!-) 1923te imzalanan lozan antlaşması ile yeni türk devleti 5 yıllığına gümrük vergilerini %15 olarak almayı kabul etmiş, 1929dan itibaren istediği gümrük oranını koyabileceğinin güvencesini vermişti. işte bu süreçte yeni türk devleti/trükiye cumhuriyeti düşük gümrük vergisi gelirinden etkilenmişti. 1929 sonrası türkiye cumhuriyeti gümrük vergisini %25e kadar çıkarmıştır. 2- birinci dünya savaşı sırasında tedavüle çıkartılan 158 milyon kağıt paramız karşılığı avusturya bankasına rehin verilen altı milyon altın liramıza savaş tazminatı adı altında el koyan itilaf devletleri bu altı milyon altını yeni türk devletine vermemiştir. bu yüzden hazine bakımından -6 milyon lira ile işe koyulan yeni türk devleti 1927 yılına dek kağıt para da basamamıştır. yine bu sebepten merkez bankası kurulana dek (1930) türkiye cumhuriyetinin bütçesi 150-200 milyon bandında kalmıştır. merkez bankası kurulduktan bastıkları kağıt para karşılığı sonrası döviz, altın rezervini/stokunu sürekli artıran Mustafa Kemal 1929 dünya ekonomik bunalımı sonrası ismet inönü ve celal bayarın iç piyasayı rahatlatmak için karşılıksız 5-10 milyon tl basmaları yönünde kendisine yapılan teklifleri sürekli reddetmiş, bunu yapmalarının hem iç borçlanmaya, hem enflasyona hem de türk lirasının değer kaybına uğrayacağını celal bayar ve ismet inönüye defalarca söylemiştir. 1929 dünya ekonomik bunalımı sonrası Mustafa Kemal Atatürk ve dönemin hükümetleri anadoluda yaşayan türk milletinin sırtına daha fazla vergi yükü yüklememek adına 1930 yılında cumhuriyet devrinin ilk dış borcunu aldılar. bu borç bir amerikan şirketinden kibrit tekeli karşılığında %6,5 faiz ve 25 yıl vadeyle 10 milyon dolar (21 milyon tl) idi. devamında türkiye cumhuriyeti 1931 ve 1932 yıllarında sovyetler birliğiyle bir kredi ve teknik yardım antlaşması yaptı. 8 milyon altın dolar olan kredi faizsiz ve 20 yılda geri ödenecekti. ruslar bu krediyi dokuma fabrikaları için makine olarak vereceklerdi. geri ödeme de nakit değil ürünle yapılacaktı. ayrıca rus hükümeti türkiye cumhuriyetine 10 traktör, 2 kamyon, 1 otobüs; kızılordu da 2 büyük, 2 de küçük tank armağan etmişlerdi. bu sırada 1930larda da hem özelleştirilen şirket ve kurumlar devletleştiriliyor hem anadoluya sağlık, eğitim, ulaşım konusunda yeni yatırımlar yapılmaya devam ediliyordu.. 1938 ikinci beş yıllık planın hazırlandığı zaman, türkiye cumhuriyetinin 15. yılında, tarımda, sanayide istenilen atılım sağlanamamış mali hedefe ulaşılamamış olsa da tarımda, sanayide belli ölçüde kalkınma sağlanmış, mali konularda da yine aynı şekilde belli ölçüde istikrar sağlanmıştır. bu konularda Mustafa Kemal Atatürk'ün, dönemin cumhuriyet hükümetlerinin anlık verdiği kararların, tercih ettikleri politikaların etkisi de olmuştur. ancak her şeye rağmen bu onların başarısını gölgelemez. türk sahada kazanır, masada/ekonomide kaybeder cümlesi bu dönem için pek de söylenemez. ''siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz.'' diyen Mustafa Kemal bu dediğini gerçekleştirme konusunda çok çalışmış çok çaba sarf etmiştir. (Mustafa Kemal Atatürk'ün kütüphanesindeki kayıtlı kitaplığına kayıtlı 4289 kitabın içerisinde 144 adet ekonomi kitabı vardır. Mustafa Kemal Atatürk bu kitapları okumuş, notlar almış çevresindekilerle bu konular özelinde toplantılar yapmıştır. hastalığı ilerlemesine rağmen Mustafa Kemal Atatürk türkiye ekonomisi ile yakından ilgilenmeye devam etmiştir. yine o, bu süreçte yurtdışından davet edilen yabancı ekonomi uzmanlarına raporlar hazırlatmış bunlardan yararlanmaya çalışmıştır. -yanılmıyorsam falih rıfkı atay ekonomi konusunda çankaya kitabında 'bu konuyu bilmiyorduk, bilen öğreten de yoktu.' diyordu.- 20. yüzyılda paranın, maliyenin böylesine önemli olduğu bir dönemde türkiye cumhuriyetinin geçmiş dönemden bu konu özelinde bilgi sahibi olan kişileri miras olarak devralamaması, geçmiş dönemlerde osmanlı devletinin ekonomi uzmanı yetiştirememesi de ayrıca düşündürücüdür.) türkiye cumhuriyetinin 15. yılında, tarımda, sanayide istediği atılımı gerçekleştirememesine, istediği mali hedefe ulaşamamasına neden olarak dışarıdan/içeriden direkt/dolaylı yapılan müdahaleler de sebep olarak sunulabilir. bunlar; -nasturi ayaklanması (1924) -şeyh sait isyanı (1925) -raçkotan ve raman isyanları (1925) -eruhlu yakup ağa ve oğulları isyanı ve pervari isyanı (1926) -izmir suikastı (1926) -koçuşağı isyanı (1926) -hakkari isyanı (1927) -sason isyanları (1925-1937) -mutki isyanı (1927) -ağrı isyanları (1926-1930) -oramar isyanı (1930) -tendürek isyanı (1929) - savur isyanı (1930) -asi resul isyanı (1929) -bicar isyanı (1927): -batuş isyanı (1927) -zeylan isyanı (1930) -pülümür isyanı (1930) -menemen olayı (1930) -dersim olayı (1937–1938) -mussolininin türkiye cumhuriyeti hakkındaki düşünceleri -dönem dönem sovyet rusyanın ''bizim bize geçmişten kalan borcumuzu ödemediğimiz gibi siz de osmanlıdan aldığınız borcu itilaf devletlerine ödemeyin. olası sorunda biz size yardım ederiz.'' telkinleri. -genel anlamda mali olarak uluslararası alanda türkiye cumhuriyetinin yalnız bırakılması. okumuş olduğum
Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi
Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi
adlı kitapta cumhuriyet öncesi ve 1923-1938 arasındaki ekonomik durumlardan, mali politikalardan iyisiyle kötüsüyle, eğrisiyle doğrusuyla yüzeysel olarak bahsedilmektedir. bu kitapta yukarıda anlatmaya çalıştığım bazı konulardan bahsedilmemektedir. kitap içeriği hakkında yazdığım konuda görece bütünlüğü sağlamak için; dergipark.org.tr/tr/download/art... dergipark.org.tr/tr/download/art... çalışmalarından da yararlanmaya çalıştım. Atatürk dönemi, cumhuriyet dönemi ekonomisi hakkında
Cumhuriyet Döneminde Osmanlı Dış Borçları
Cumhuriyet Döneminde Osmanlı Dış Borçları
Osmanlı Devleti Dış Borçları
Osmanlı Devleti Dış Borçları
Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi
Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi
Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası
Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası
İzmir İktisat Kongresi
İzmir İktisat Kongresi
kitapları okunabilir. ek olarak şu an
Atatürk Dönemi Maliye Politikaları
Atatürk Dönemi Maliye Politikaları
adlı kitabı okuyorum. bu kitap da bu konu özelinde okuma yapmak isteyen için verimli olur diye düşünüyorum. (bu kitapta bahsedilenler özelinde şu an hakkında yazı yazdığım kitaba konu taşımak istemedim. belki ileride
Atatürk Dönemi Maliye Politikaları
Atatürk Dönemi Maliye Politikaları
kitabı hakkında inceleme/tanıtım yazısı yazarım diye düşünmemden sebep.) bu inceleme/tanıtım yazısını birkaç sebepten yazmak istedim. bu sebepler; -dünden bugüne hükümetin özelleştirdiği kurumların nasıl güçlüklerle devlet eline geçtiğini yazımı okuyacakların (okuyan çıkarsa) görmesi/hatırlaması için. -bugünlerden daha zor süreçleri yaşayıp bu sorunların üstesinden yakın geçmişimizde geldiğimizi yazımı okuyacakların (okuyan çıkarsa) görmesi/hatırlaması için. -(bence) genelde milli mücadelenin silahlı mücadele dönemi hakkında okumalar yapıp silahlı mücadele sonrasındaki ekonomik, politik süreç hakkında, bu süreçte gerçekleşenler hakkında ülkece pek okuma yapmıyoruz gibi gibi.. yazımı okuyacakların (okuyan çıkarsa) bu yönde (cumhuriyet sonrası ekonomik, politik süreç) okumalar yapma isteğinin artması için. (benzer şey geçmiş dönem tarihlerimiz için de geçerli bence. varna, kosova, mohaç, sırpsındığı, niğbolu, malazgirt, dandanakan, miryokefalon zaferlerini okuyan bizler mağlup olduğumuz savaşlar, kötü olduğumuz dönemler hakkında pek okuma yapmıyoruz gibi geliyor bana baĞzı baĞzı.) -cumhuriyet dönemine gerek buradaki uygulama kullanıcılarının gerekse ülkedeki diğer okurların ekonomi/mali pencereden de bakmalarını, bu yönde de okumalar yapmalarını da isterim. yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeplerden bu kitabın okuyucusunun artmasını temenni ederim. bu yazıyı da bu temennimin görece gerçekleşmesini istememden sebep yazdım. ek olarak; yazmaya çalıştığım bu inceleme/tanıtım yazısı her ne kadar uzun gibi görünse de bence çok eksiği var, bahsetmediğim birçok konu var farkındayım. ama üzerine onlarca kitap, makale, tez yazılan bu konu hakkında burada yazacaklarımın haliyle sınırlı olduğunun/olacağının da farkındayım. ama şunu diyebilirim; 1919-1938 süreci askeri, politik, ekonomik, diplomatik.. olarak nasıl özetlenebilir? çok sevgili Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle işte böyle; youtu.be/TIfieMA4GOQ?si=... ek; olur da kitabı okumak isteyen/ler olursa diye kitabın pdfsi; mega.nz/folder/pmFTxLqD... kitabın okuyucusuna, okuyucularına şimdiden iyi okumalar dilerim.. ya da kitabın görece en son güncel okuması tarafımca yapılıp hakkında gerekli yazı da yazıldı. okuyana/okuyacaklara şimdiden hayırlı olsun. (=
Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi
Atatürk Zamanında Türk EkonomisiFeridun Ergin · Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları · 03 okunma
··1 alıntı·
1 artı 1'leme
·
645 görüntüleme
Nida okurunun profil resmi
"Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz." "Uçurum kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaş.. Ondan sonra, İçeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet! Ve bunları başarmak için arasız devrimler.." Çok bilgilendirici ve aydınlatıcı bir yazıydı. Söylenecek o kadar çok şey varmış ki. Ve daha da yetmemiş, yetmezmiş. Emeğine sağlık, gerçekten emeğine sağlık! Bu arada okuyana da hayırlı oldu :)
Grekov Kafkayevski okurunun profil resmi
dediklerin için teşekkür ederim.. 🙂 gerçekten de söylenecek çok şey var. o kadar çok ki, ne kadar söylesek yetmiyor; bu konuda ek olarak mesela: #234814225 😌 ek olarak okuyana hayırlı olmasına da ayrıca sevindim.. 🤝🙃
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.