Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyordu. Yese, içse, kalksa hep o anın hayaliyle bir batağın içine saplanıyor gibi hissediyordu.
Bu nedenle gözyaşının en hüzünlü damlasını narince kalp sandığına yerleştirdi ve kimsesiz bir sokağa adımını attı. Yürüdü, yürüdü... Kaldırım taşının arasında sıkışmış, küçük çimi ezdi. Rüzgarda süzülen güvercinin kanat sesine eşlik etti. Sonra nereye sığdıracağını bilemediği bedenine yer buldu, tıpkı kendisi gibi yalnız bir bankta.
Ardından sadece gökyüzünü izledi. Gelen geçen kıyamadı belki sormaya, ama o kendini bulmuştu sonsuz ufukta.