tüm toprağı, her şeyi saran sessizlik insanın içine doluyordu. insanda en arı, en ince düşünceler de böyle doğuyordu sanki; ama bunlar örümcek ağı gibi saydam, uçucu ele geçmez, söze dökülmez şeyler oluyor… bu düşünceler insanın ruhunu üzüntüden yakıp tutuşturarak, onu aynı anda hem yatıştırıp hem de rahatsız ederek, kayan yaldızlar gibi bir an parlayıp kayboluyorlardı ve ruh kaynayıp eriyor, hayatımız boyunca koruyacağı kesin biçimini alıyor, kişiliği oluşuyordu.