Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitabı okuyacak arkadaşlar, hiç kuşkum yok, epey şey öğrenecekler, yararlanacaklar. Benim şahsen yararım ise şu oldu. Çocukken kırk yılda bir eve uğradığında, öğleden sonraları dinlenmeye, yatağına uzanır; beni de yanına çağırır, yanına, koluna yatırırdı. Bu yazıları okurken o demlerde kokladığım o güzel insan kokusu yeniden burnumu sızlattı. Önsöz/Can Yücel Yakınlarının ısrarı üzerine kaleme alınmış olunan bu kitap, hem bir devre ışık tutması açısından, hem de tarihi ve edebi değeri bakımından bizim için son derece değerli bir hazinedir. Abdülhamid devrinin baskıcı rejiminin tam ortasına düşen Hasan Ali bu devrin tutsaklığını bizlere an be an sunuyor.Kadınlara dışarı çıkmak yasak. Yasaktan ziyade hoş karşılanmıyor. Erkeklerin eğlencesi akşam yemekten sonra kahveye takılmak. Onun dışında bir hayat yok. Burnunu bir yere uzatamıyorsun.Ha bu arada unutmuşken aklıma geldi. Burun kelimesi de yasak... Tüm kıvrak zekasına rağmen otuz üç yıl hafiyelerin elinde oyuncak olduğunu anlatıyor Abdülhamid'in. Kendini saraya kapatmış olan Padişah, kendini yeniliklere de kapatmış, muhtemelen sarayında "rom" adlı sevdiği içkisini yudumlamakla meşguldü. Çürümeye terk edilmiş bir donanma, İngilizlere bizleri koruması karşılığında verilen bir Kıbrıs, Tunus'un, Mısır'ın ve daha pek çok yerin elimizden çıkması derken çöküşü iliklerimize kadar yaşıyoruz. "Hasta adam" artık bu illetten ölüyor. Ara sıra eğlenebildikleri anlar da olmuş. Ramazanlar, bayramlar, mesireler, çocukluk aşkları ve Hıdırellez gibi. Ama hep bir şeyler eksikmiş. Bir yemek yersin de içinde birşey eksiktir, ama onu bir türlü bulamazsın, bu da öyle birşey. Ruh durumları hep griymiş bu insanların. Tepelerinde büyükleri onlar için her şeyi nizam ve intizama bağlamış. Onların yanında gülmek yasak, söz vermedikleri müddetçe konuşmak yasak, sofrada en büyükleri lokma almadan diğerlerinin başlaması yasak. Yani düğmene basılmadığı müddetçe sessizce bir köşede Amerikan polislerinin deyimi gibi:"Konuşmama hakkına sahipsin." *Birbirine benzer günler, iç açacak, oyalayacak hiçbir şey yok. Şimdiki günler o zamanlardan çok iyi. Gençler bunun kadrini bilip istifade etsinler. Çalışsınlar, öğrensinler. Bizim gençliğimiz ayıpla günahın arasında ezilmekten başka birşey değildi. (Sayfa134) Kitap iki bölümden oluşuyor diyebiliriz aslında, ilk bölüm Abdülhamid idaresinde geçen çocukluk yılları, sonraki bölüm ise Meşrutiyet'in ilanı ve bu ilan ile birlikte İstibdat'ın ölü toprağını üzerinden atan halkın hürriyet coşkusu ve naralarını her sayfada yüreklerimizde hissediyoruz. Kitap o kadar güzel bir dille yazılmış ki! Nasıl yazılmasın ki? Sizi bilmem ama ben hangi kitabı alırsam alayım, İş Bankası ve Hasan Ali Yücel klasikleri olmasına dikkat ediyorum. En güzel, en kaliteli çevirilerin yazarın klasikleri tarafından yapıldığına inananlardanım. Çeviri deyip de geçmeyin. Zaten geçemezsiniz de, her çeviri, yeni bir kitap demektir unutmayın. Bir eserin iyi bir çevirisi, yazarın edebi değerinin ve kalitesinin de her daim açık bir ispatıdır.Yazar kimi kitabın çevirisine bizzat eşlik etmiş, kimisine ise kurdurmuş olduğu Tercüme bürosu ile birlikte dünya klasiklerinin en lezzetli hali ile bizlere ulaşmasına ön ayak olmuştur. Kitap; baskıyı, coşkuyu, neşeyi, hüznü her duyguyu en samimi, en içten şekilde bize aktarmış. Abdülhamid'i eleştirmiş fakat Fatih'i de göklere çıkarmasını bilmiş. Yani Sezar'ın hakkını da Sezar'a teslim etmiş. Fatih'in kendi zamanında çevre illerden, ülkelerden bilim adamlarını ülkeye topladığını ve onları yanından ayırmadığını bizlere aktarmış. Bu da sanırım Fatih'i emsallerinden farklı kılan önemli bir özelliği olmuş olsa gerek. *Fatih'in biz evlatlarına armağan ettiği güzel İstanbul'un kutsal toprakları üstünde bahtiyar ve hür gezip dolaşırken 500 yıl önce bu uğurda can veren aziz atalarımızın ruhlarına ve hatıralarına duyduğumuz saygı ve bağlılık sonsuzdur. Unutmayalım ki, 29 Mayıs milli bayram günlerimizin en kıymetlilerinden biridir. " (Sayfa 203) Ahlaksız bir adamın geçenlerde" Selanikli dönmeler" diye bahsettiği, tarif ettiği o grup Hasan Ali'nin kitabında kendi tabirimle ikinci dönem olarak geçiyor bilginiz olsun.Selanik'li İttihat ve Terakki kurucu ve subayları, Abdülhamid'e haber gönderiyorlar. Diyorlar ki Meşrutiyet'i ilan et. Durumun vehametini anlayan Abdülhamid sorgusuz sualsiz kabul ediyor. Hasan Ali o sırada bu gelişmelerin neden Selanik'ten geliştiğini kitabında işliyor. Çünkü Rumeli Avrupa'ya daha yakın olduğu için, insanının da daha serbest düşünebilen, daha aydın fikirli insanlar olmasından daha olağan birşey yok. Kitabında da buna vurgu yapıyor. Seversiniz sevmezsiniz bilmem lakin şahsi kanaatim odur ki, milli mücadelenin kazanılmasındaki o ilk tohumun yüreklere ekilmesinde bu adamların payı büyüktür. Evet yanlışları olmuştur.Fakat bir gruba aşıladıkları o vatan millet bilinci, onlar tarafından bütün halka dalga dalga yayılmış ve bu hareket coşkun bir ırmak olup, karşısına geçen İtilaf kuvvetlerini bu akıntıda yok etmiştir. Son olarak Atamızı anmayı ihmal etmeyen Milli Eğitim Bakanımız kapanışı Atamızın aziz hatırasına notlar bırakarak yapmış.Birisinde Atatürk sevgisi, coşkunluğu gördüğüm zaman çok mutlu oluyorum ve şu günlerde bu seslerin her zamankinden daha çok çıkması gerektiğine inanıyorum. "Atatürk! Hakikat şudur ki, ne sen öldün, ne senin inandığın öldü. Yaşıyorsun, biz de senin hayalinle yaşıyoruz." Sayfa 216 Küçüklüğünden beri namuslu, disiplinli hem de bir o kadar sevimli bu adam, faziletli bir dava adamı olmuş her daim.Peki ya nedir onun bu davası? Onu da bir sonraki
Davam
Davam
kitabında göreceğiz. Keyifli okumalar.
Geçtiğim Günlerden
Geçtiğim GünlerdenHasan Ali Yücel · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019145 okunma
·
1 artı 1'leme
·
374 görüntüleme
✰ Yıldız ✰ okurunun profil resmi
Muhteşem bir inceleme olmuş yine. Emeğine sağlık :)
UFUK okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim beğenmene sevindim :) 🌿
Dilara Günaydın okurunun profil resmi
İncelemen kitabı okumamda yine ikna edici oldu. De anlamadığım Burun kelimesi niye yasak?
UFUK okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Abdülhamid'in kavisli bir burnu varmış, halk arasında dalga geçerlermiş sanırım, kulağına gitmiş bir gün, ondan sonra komple her yerden burun kelimesini yasaklamış.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.