...En son karşısına Araplar çıkmıştır. Türkün dönüm yeri işte budur: Arap ulusu ile çarpışmağa başladığı gündür. Türkün (1300) yıl başka ulusların menfaatine çalışması da buradan başlar.
İşte ondan sonra Türkün kara alın yazısı çok değişmiştir. Türk Araplara mahkûm olmak suretile Islam olmuş değildir. Binbir hile kuran Emevi kumandanları Türkleri kahramanca yenemiyeceklerini anlamışlardır. Kan gövdeyi götürmüştür. Araplar türlü hile ve Emevilere has deklerle Türkler arasına fesad, bozut yaparak Türkleri boyunduruk altına almak istemişlerdir. Lakin Türk hiç durmadan Arapla çarpışmıştır. Bayındırlık içinde yükselen Türk şehirlerini Araplar yıkıklığa çevirmişler, verimli yeşil tarlalar baştanbaşa bozulmuş, bahçeler, yollar yıkılmış yok olmuştur. Türk yine kafa tutmuş, Arabın mızrağıma boyun eğmemiştir.
Türkün ulusal heyecanı çok derindir, çok kuvvetlidir. Halbuki Arabı tutuşturacak kadar vaadler dolu İslam dini tam Araba yakışan bir dindir. Çöller beyin kavuran ateşleri ortasında tasavvur edilen yeşil bahçeler, her yanından sular fışkıran, çaylar akan uçmak hayalleri, cennet tasavvurları Arabı tutuşturmağa yetişiyordu. Bunun için Arap kızgın çöller ortasında cennetin yeşilliklerini düşünerek yürüyordu. Türk ise İlahiyatsız olduğu için bunları düşünmedi. Arap çarpışmadan vaz geçmedi.. Ta kendisi son sözü söyledi: İslam ümmetine hâkim olduğu zaman, işte artık İslam olmuştu.