Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İHLÂS VE SAMİMİYETİN NETİCESİ
Abdülganî Nablûsî merhûm (1641-1731) “el-Hakîkat ve’l-Mecâz fî-Rıhleti’ş-Şâm ve Mısır ve’l-Hicâz” isimli Hac seyâhatnâmesinde şöyle anlatmıştır: “Dımaşk’tan tanıdığım sâlih bir genç vardı, bana şöyle anlatmıştı: Bir sene ilim tahsili için Medîne-i Münevvere’de kaldığım sırada, harçlığım tükendi, elimde hiçbir şey kalmadı. Ben de bir arkadaşımdan, evliyâdan bir zâtın bir kitabını ödünç aldım. O kitabı istinsâh etmek (yazarak çoğaltmak) ve satarak biraz harçlık temin etmek istedim. Kitabı istinsâh ettiğimde kalbime Mescid-i Kubâ’yı ziyaret etme arzusu düştü. Yazdığım varakları, göğsümün üzerinde, elbisemin arasına sıkıştırdım. Bineğime binip Mescid-i Kubâ’ya gittim. Kubâ’ya vardığımda, Kubâ köyünün çocukları gelip âdetleri üzere mescidin kapısında bineğimi tuttular. Ben mescide girdim, iki rekât namaz kılıp sıkıntılarımın gitmesi için dua ettim. Mescitten çıktığımda çocuklar, binmem için bineğimi önüme getirdiler. Âdeten onlara bir şeyler hediye etmem icap ediyordu. Ancak verecek hiçbir şeyim de olmadığından sanki kesemi düşürüp kaybetmiş gibi yapmak için elimi göğsüme uzattım. Yazdığım varakların arasında bir kabarıklık hissettim. Baktığımda varakların içinde beş altın olduğunu gördüm. Birisini gümüş paralara bozdurup çocuklara verdim. Kalanı ile de ihtiyaçlarımı giderdim.” Bu, hem o kitabını istinsâh ettiğim evliyânın bir kerâmeti hem de Mescid-i Kubâ’nın bereketidir. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesine göre evliyânın kerâmeti hayatta olsalar da vefat etmiş olsalar da haktır.
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.