Yok olan tarihi mekanlar gibi bizde kaybetmiyor muyuz? KendimiziHakan Bıçakcıyla ilk tanışma kitabım. Kendisine instagram üzerinden ulaştığımda içgüdüsel olarak bu kitabı önermişti. Yazdığı cevabın içtenliği yazarık kitabını direk okuma isteği yarattı.
Kitabımız Kahraman Kara karakteri üzerinden ilerliyor. Kitabın içindeki Kahraman Kara karakterini dış görünüşsel olarak her gün otobüste gördüğüm birisiyle kafamda özleştirdirdim fakat bir türlü bunu otobüsteki kişiyle paylaşamadım. O kişiyi ne zaman görsem Kahraman Kara'da otobüste diyorum.
Kitap 2015-2017 seneleri arasındaki güzel olan tarih bir dokusu olan her şeyin yok olup betonlaşmasını ve vasıfsıslaşmasını çok iyi işliyor. Karakterin gelen turistler için çok yararlı olacağını düşündüğü rehber niyetinde ki kitabın, kitapta yer alan mekanların tek tek kapanmasıyla eski. İstanbul diye bir kitap haline gelmesi bende tam anlamıyla eski zamanlarda çok güzel olan şeylere özlemimi arttırdı. Kitap için yapılan ortam tasvirleri çok gerçekçiydi. Karakterin kitap içindeki yaşadığı acıyı, hüsranı, beton seslerini, yıkım seslerini kitabı okurken çok iyi hissettirdi.
Bu eleştirilerin ardından Kahraman Kara'nın yaşadığı psikolojik durumları okurken Kahraman'ın yaşadıklarını onun ki kadar yoğun olmasa da kendiminde yaşadığını farkettim. Kitabın ilk başında mutlu son diye başlayıp sonunda öyle bitmesi o kadar bizden, bizim içimizden ki Kahraman Kara'nın yaşadığı psikolojik durumlar bende de aynı şekilde yaşarken bir gün bir anda o problemler Kahraman Kara'nın nasıl bittiyse aynı şekilde bende de bittiğini düşünüyorum.
BURASI SPOİLER OLABİLİR.
Kitapta anlamlandıramadığım tek nokta Kahraman Kara'nın suratındaki değişiklik, farklılaşmayla ne anlatılmak istendi, günlük hayatta neye atıf yapılmak istendi onu anlayamadım.