Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

238 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
32 saatte okudu
Bilim ve kurgu. İki kavramı kapsayan her türlü ürün bir heyecan bir bilinmezlik bir sorgu bir gelecek kaygısı içerir. Bir kısmı şimdiden çıkıp bir ütopya yaratır, bir kısmı da korkunç kıyamet senaryoları, kıyamet sonrası bir vahşi distopyaya evrilir. Aslında pek çok öncülü bu ürünlerde görmek mümkün. Tıpkı atom kelimesinin antik yunana dayanması gibi. Robot kelimesi de robotlar yapılmadan önceki bir zamandan geliyor. Yani önce kavram ortaya çıkmış sonra bu kavrama uygun aletler sistemler yaratılmıştır. Çok fazla örneği var bunun. Nükleer enerji ile çalışan denizaltı, cep telefonu, taşınabilir bilgisayar. Robotlar ise yapılmadan önce isimlendirilmiş. Ve hatta bir sürü felsefik tartışmanın da fitilini ateşlemiş. İnsan evrimi tamamlanmış durumda mı? Artık üst insan bir robot mu olacak? Robotlar bir tehlike mi? Yapay zeka tüm insanlığı yok edecek mi? Yazıldığı dönem dikkate alındığında (1939-1942) bir sürü sıkıntı ve tartışmanın ortasında; ojenik bir sürü üstinsan savunucularının, savaşın, yıkımın, yokluğun, yoksulluğun hüküm sürdüğü bir zaman dilimi olduğu görülür. Elbette insan zaman ve mekandan azade değildir. Tüm geçmiş ve gelecek şimdinin şartları altında değerlendirilir. Yasalar ve uygulayıcılarının içinde yaşadığı bir sürü çelişki vardır. Yasalar adil, eşit mi olmalı insani(!?) mi olmalı? İnsanlık adalet ve eşitliği barındırır mı yoksa kendi genleri gibi bencil mi? Çıkarları ne diyorsa onu mu yapar? Pek çok insan için bilmkurgunun babalarından biri sayılan Rus kökenli Amerikalı yazar genlerini, yaşadığı zamanı, çevresel şartları göz önünde bulundurarak bir gelecek projeksiyonu yaratmış. Çağınım oldukça üzerinde kaleme aldığı bu kitap yapısı bakımında öykülerden oluşuyor gibi görünse de bir bütünlük oluşturduğu için roman kıvamında. Yazar geleceğe bakarken bir sürü çıkarımda bulunmuş bunlardan biri hala tartışmaları süren ve kitabın adını oluşturan robot kavramı ve düşünsel dünyası. Ve ünlü robotik üç kuralı bu kitapta ilk kez ortaya çıkmış. 1. Robotlar insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak zarar görmesine göz yumamaz 2. Robotlar birinci kanunla çelişmediği sürece insanların verdiği emirlere itaat etmek zorundadır. 3. Robotlar 1. Ve 2. Kanunla çelişmediği sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır. Çıkan bu kurallar günümüzde de geçerli. Kurallar bana on emiri hatırlatıyor. Sosyal hayatı düzenlemeye yönelik emirler ister teolejik olsun ister sosyolojik bir sürü genelleme içerir. Bu genellemenin en önemli ayağını ise “yetişkin insan” kavramı oluşturur. Bu kavrama göre dizayn edilmiş bir sosyolojik çevrede yaşıyoruz aslında. Oysa dünyaya çıplak, donanımsız ve bağımlı olarak geliyoruz. Eksiğiz ve bu eksiklikten kurtulup yetişkin bir insan olmamız uzun bir zaman alıyor. Kuralları öğrenmemiz de zaman alıyor uyum sağlamamız da zaman alıyor. Bu cutie’nin(romandaki robotlardan biri) tanımıyla biz: “Yumuşak ve gevşek bir maddeden üretilmişiz, güçsüz ve dayanıksızız, ihtiyacımız olan enerjiyi organik maddeleri verimsiz yöntemle okside ederek kazanıyoruz. Düzenli aralıklarla komaya giriyoruz, hava basıncı, nem, ya da radyasyon yoğunluğundaki en ufak değişim, etkinliğimize darbe vuruyor. Derme çatma varlıklarız.” Buna rağmen beynimiz ve uzantısı ellerimizle teknoloji yaratmayı başardık. Ve bizden daha güçlü dayanıklı varlıklar ürettik. Elbette kendi ruhundan ruh üfleyen tanrı gibi bizde robotları kendi suretimizden yarattık. Ona insani bir sürü özellik ekledik. Çünkü insan olmayı bir erdem kabul etmiş durumdayız. İnsan kavramı ise içini sürekli doldurup boşalttığımız zamansal bir akışkan. Dolayısıyla yaratımlarımuzda elbette kendimize benzer. Kırılgan, yumuşak ve bazen kararsız. İnsan davranışları ve seçimleri asla tam olarak kendi yarattığı kurallara uymaz. Birbiriyle çelişir. Birinci kural ikinciyle ya da hepsi hepsiyle. Kurallar insani olarak yapılsa bile akışkan bir insanlıktır bu kuralları uygulamaya çalışan ve bu çelişki durdurur tüm faliyetleri. Tıpkı birinci kuralla çalışan bir robotun durduğu durmak zorunda kaldığı gibi. Kendi kadim korkularımızla baş etmek için yarattığımız bu teknoloji artık korkunun kaynağı olmuş durumda. Distopik bir geleceğe daha çok inanıyoruz. Yok olacağımıza bunu da kendi elimizle yapacağımızı düşünüyoruz. Ki dünya savaşları sırasında insanlık kendi yıkıcı potansiyelini gayet net ortaya dökmüştür. Bu süreçte yazılan bu roman kendini sınırlamaya çalışan insanın kendi gibi yarattığı teknoloji ürünü robotlara da sınırlama mantığını öğretme, efendinin hala insan olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyduğunun ispatı gibi. Oysa tüm kurallarda olduğu gibi bu kurallarında en büyük sorunu yorumlama sorunu. Yorum dönemseldir ve kişilere özeldir. Kanunlarda yazıldığı gibi tüm insanlığı kapsamaz ve hemen hemen hiç bir kural evrensel değildir olamaz. Mantıksal çıkarım bizi ve elbette insan ürünü robotları başka bambaşka yerlere sürükler. Yaratıcıyı sorgulamaya götürür. Efendinin kim olduğu sorununu doğurur. Üstinsan daha üst bir bilince ihtiyaç duyar ki bu da bizi metafiziksel açılımlara götürür. Metafiziksel çözümlemeler ise çoğu zaman bireyselliği ortadan kaldırır. Genellemeler her zaman ve daima kuralları haklı kılar ama bireysel duruş kanunların ruhuna çoğu zaman uymaz. Robot hikayelerinden oluşan bu bilim ve kurgununun muhteşem birlikteliği bize bir sürü olası durumdan birkaçını anlatıyor.
Ben Robot
Ben RobotIsaac Asimov · İthaki Yayınları · 20227,2bin okunma
·
345 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.