Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Uzun süredir okuma listemde yer alıyordu. Açıkçası beklediğimden çok farklı buldum. Dindar bir ailede yetişen ancak zamanla tersine bir dönüşüm yaşamış olan yazarın, bu eserinde inancı sorgulamanın ötesinde, kendi düşünce hayatında idama mahkûm ettiği görülüyor. Kitapta anlamakta zorlandığım, katılmadığım hatta abartılı bulduğum pek çok husus var. Yapmış olduğum alıntılar ise tamamen veya kısmen onayladıklarımın yanı sıra, onaylamakta zorlandığım ancak göreceli olarak, üzerinde düşünmeye değer bulduğum kısımlara ait. Yaşamı değil ölümü hattâ hiçliği kutsayan bir çerçevede ilerliyor metin. Yazara göre; - Dünya; çözümsüz bir adaletsizlikler yumağı, - Hayat; kafayı ölüme takanlar tarafından canlılara sunulan hediye - Var olmak; bir külfet, - Varoluşa rıza göstermek; manevi bir alçaklık, - Evren gereksiz yere yaratılmış bir boşluk, - Azizlik, hastalığın en yüce ürünü, - Sağlık; inancı hor görmek ve dine karşı kesin silah, - Tanrı, insanın hayatı için bir pas (korozyon), - Ümit; köle meziyeti - İnanç; içinde rezillikler barındıran gönül şatafatı, - Cansıkıntısı; hiçbir inanç adına yaşamayıp, hiçbir inanç adına ölmeyenlerin çektikleri azap. Kitabın içeriği çok düzensiz, bir konu bütünlüğü göremedim. Yazar sanki oturmuş da yaşadığı yılların, din tacirlerinin kendisine yaşattığı hüsranların, aldadılmışlıkların hıncını herhangi bir çatı olmaksızın bir solukta satırlara dökmüş. "Tamiri imkânsız", "site tutkusu", "maymunlar anlaşması" gibi terimlerin anlamını -üç aşağı, beş yukarı tahmin etmekle birlikte- daha net biçimde görebilmek isterdim. Çeviri de bunu pek kolaylaştırmamış. İçerik itibariyle zaten okuru böylesine zorlayan bir metinde, çevirmen notları okumayı biraz daha kolaylaştıracak sıklıkta ve hacimde olabilirdi. Kitabın genel içeriğini ve dolayısıyla yazarın söylemlerini çok negatif buldum. Toplumların ve insanın tahrip oluşunu ve tahripkârlığını kendi penceresinden yansıtmaya çalışmış ama ismiyle müsemma biçimde, bir taraflarımı da çürüttü sanırım; okurken resmen daral geldi. Tamam, kitap dediğin okuru sarsmalı, omzundan tutup silkelemeli ama böylesine baştan sona negatifliklerle dolu, karamsar bir metin de doğrusu beni hayal kırıklığına uğrattı. İsmet Özel'in inanç tarafında gözüken keskinliğini ne kadar itici bulduysam Cioran'ın inancı bu denli horgören katı tutumunu da o kadar yanlış buldum. Yazarın insanlığın geleceğine dair ilginç ön görüleri var; çocuk sahibi olmanın ve bir dine, inanç sistemine bağlanmanın günün birinde tamamen geçerliliğini yitireceği gibi. Kitap hakkında olumlu olarak ifade edebileceğim husus ise, inançlıların inancında gösteremediği samimiyete, geviş getirmenin ötesine geçemeyen hamasetine karşın; yazarın kendi inançsızlığında ve söylemlerinde -çoğunu doğru bulmasam da- kendi içinde tutarlı olması. Hayatı ve çevresini sadece kendi aidiyeti (din, ırk, vb.) ekseninde tanımlayıp, ahlâklı ve erdemli olma mecburiyeti hissetmeyen, temel akideleri çıkarlarına ve hırslarına değişmekte beis görmeyen ve bu suretle yazarın eleştiri getirdiği hususları sık sık haklı çıkartan örnekler fazlasıyla mevcut. Yazarın, din sosuyla teşvik edilen Haçlı Seferlerinin özündeki acımasızlığın ve yıkıcılığın Hun istilasının neden olduğu yıkımların dahi çok ötesinde olduğunu açıkça ifade etmesini önemli buldum. Bunu din düşmanlığı yapan birinin hezeyanları olarak değil, o kültürü bir şekilde solumuş ve içinde yer almış bir düşünürün samimi özeleştirisi olarak görmek, sanırım daha yerinde olacaktır. Bugün Filistin'de dünyanın gözü önünde işlenen katliamların, sonu gelmeyen vahşetin, yoklukların ve göz yaşlarının temelinde bir tarafta halkının Naziler'den gördüğü zulmü unutmuş gözüken, "öldürmeyeceksin", "çalmayacaksın" gibi iki önemli akidesini emperyalist hırslara teslim eden bir devlet, bir tarafında seyirci kalmayı tercih eden Batı dünyası, diğer tarafta ise cılız kınamalar dışında somut adımlar atmayıp gündemi kısır tartışmalara kurban eden ve başıbozuk bir görüntü içinde olan İslâm toplumu yok mu? Yalın bir muhakemeyle şunu söylemek mümkün: İnanç, insanları ve toplumları erdemli, ahlâklı davranmaya yönlendirmek için yeterli olmuyorsa ya bilinenin aksine değerler sisteminde bir problem vardır -ki bu görüşte değilim- ya da biçimselliğin ve ibadetlerin, inancın özünde yer alan temel akidelere ve ahlâki değerlere olan ihtiyacı ortadan kaldırdığı gibi büyük bir yanılgı -yazarın ifadesiyle "çürüme"- söz konusudur. İlgilenenler için kitabın önemli bulduğum kısımlarına dair alıntılar aşağıda yer almakta. Keyifli okumalar dilerim.... ************************************************************* Fanatizmin yıkıcılığı #235259792 Mistik krizlerde birbirine karışan iniltiler #235260587 Düşüş, dogma, fanatizm #235261414 Kaldırım-hastane-reformcu ilişkisi #235261784 İnsanın dünyadaki konumu #235262524 Duyarlı yalnızlar #235262960 Kaçınılan şeyle sınanmak #235263145 Haksızlığı gidermek cesur bir mücadele ister #235275962 Toplum düzeni... #235276231 Toplumsal çürüme #235302370 Mazlumun zalimleşmesi #235305939 Şuursuz tekrar, geviş getirmekten farksızdır #235309955 İç zenginlik #235321313 Geçmişin kurbanı, geleceğin cellatı muhterisler #235321699 Özgürlük #235321771 Site tutkusu #235322364 Sürü psikolojisi #235322505 Mal sahipleri ve dilenciler değişim istemez #235322771 Unutulan halklar #235324539 Önyargı #235324853 Ölümsüzlük #235325084 Gecelerin bereketi #235328980 Doğru ve yanlış #235335855 Cesaret ve gurur #235336051 Hak, hukuk yerine içgüdü baskı ve şiddeti getirir #235336513 İnsanın ölümlü olduğunun bilincine erişmesi #235336776 Rönesans ve aydınlanma çağı #235337102 Tarihin toptan kabulü veya reddi #235337261 Geviş getirme ve iç çürüme #235338061
Çürümenin Kitabı
Çürümenin KitabıEmil Michel Cioran · Metis Yayınları · 202110,3bin okunma
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.