Osmanlı İmparatorluğunun kaybettiği topraklar üzerinde bağımsız veya mandaterliği kabullenmiş Onüç Devlet kuruldu. İhânetler, vefasızlıklar, ahlâka dayalı siyasetlerin reddinde olan nice olaylar içinde...
Atatürk, bunların hepsini olmamış saydı ve dört yanımız da kurulan bu yeni devletlerle dostluğu başardı.
Öyle örnekler verdi ki güç inanılır...
Mekke Şerifi Hüseyin, 1916’da devletine yani Osmanlı’ya isyan etmiş, Hicaz, Irak, Suriye ve Filistin’in, kaybına temel sebeblerden birisi olmuştu: Üç oğlundan biri Ürdün, biri Irak, biri Hicaz’ın başına gelmişti. Mustafa Kemal Kolordu, Ordu, daha sonra da Yıldırım Ordular Grubu Kumandanı olarak onlarla dövüşmüştü.
Onları ve Balkanlıları, Birinci Dünya Harbinde savaştıklarımızı hiçbir şey olmamışçasına HEPSİNİ Ankara’da karşıladı. Ne ölçüde İbret ve hatta karşıdakiler için yüz kızartıcı olaylara sahne olmuş olsa dahi, geçmişin unutulmasının, kin yollarının açılmamasının, devlet ve milletlerin huzuru için gerekiyorsa aynı safta yer almanın akıl-mantık yolu olduğunu isbatladı. Sadabât Paktı’yla İran-Irak-Afganistan’ı aynı safta topladı. Yunanistan-Yugoslavya-Rumanyayla Balkan Antantı’na rehberlik etti “ Yurtta Sulh-Cihanda Sulh" dedi.
Hem zafer ilâhı, hem barış mimârı olabilmek... ATATÜRK’de ikisi de vardı.