Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

“Hava Pompasındaki Kuş ile Deney” / Joseph Wright
Bugün size İngiliz ressam Joseph Wright'ın 1768 yılında yaptığı ve günümüzde Londra Ulusal Galeri'de sergilenen "Hava Pompasındaki Kuş ile Deney" adlı büyüleyici eserinden bahsedeceğim. Öncelikle ressam Wright, neden böyle bir resim yapma ihtiyacı duyuyor, bununla başlayacağım. 18. yüzyılda Avrupa'da hızla gelişen bilimsel bir ortam var. Sanayi devrimini ve bu devrimin Avrupalılar üzerindeki etkisini hepimiz duymuşuzdur. Bir tür aydınlanma çağı veya bilim çağı yaşanıyor diyebiliriz bu dönem için. Ayrıca sosyal açıdan da oldukça aktif bir dönem. Hemen hemen her alanda yenilikler yapılıyor. Kaşifler, bilim insanları, mucitler birbiri ardına ortaya çıkıyor... Resimde de bu etkilerin topluma nasıl yansıdığını görüyoruz aslında. Bilim alanındaki gelişmelere ve sanayi devrimine, kısacası geleceğin yaşamına göre seçilmiş bir konu. Ancak bu gelecek dünyası zamanı geçmiş bir teknik tercih edilerek resmedilmiş. Barok resim sanatının güçlü gölge ışık oyunlarını çoğumuz biliyoruz artık. Caravaggio'nun Roma'da başlattığı Barok resim sanatın bir karanlık yarıktan süzülüyormuş hissi veren güçlü ışıkları ve 'anın' resmedilmesi uzun süre tüm Avrupa'yı etkisi altına almıştı. Wright, resminde Barok sanatın güçlü gölge ışık oyunlarını ve 'anın' yansıtılmasını muhteşem bir şekilde veriyor. Ancak konu olarak ya da tarih olarak baktığımızda buna Barok resim demek yerine Barok özellikler gösteren bir resim dememiz daha doğru olacaktır. Resimde bir deney anına tanıklık ediyoruz. Figürler karanlık bir odada, bir masa etrafında toplanmışlar. Deneyin tüm figürler üzerinde farklı etkileri olduğunu ve her birinin farklı duygusal ifadeleri yansıttığını görüyoruz. Bu bir mekanizma deneyi. Bu düzenek Robert Boyle adında bir bilim insanına ait. Basitçe açıklamak gerekirse hava pompası yani vakum pompası diyebiliriz. Uzun bir direk üzerine oturulmuş bir fanus görüyoruz. Fanusun içinde ise bir kuş var. Ancak sıradan bir kuş değil. Sıradan derken aslında görmeye alışık olduğumuz gibi bir güvercin ya da serce değil demek istiyorum. İngilizlerin de sıkça görebildiği bir kuş değil. Ressamın ilginç bir tercih yaptığı ortada çünkü bu bir Kakadu papağanı. Papağan fanusun içinde hapis durumunda. Resimdeki tüm figürlerin hareketlerini belirleyen de, odak noktası olan da bu fanus içinde hapis kalmış papağandır. Çünkü deney onun üzerinde yapılıyor. Fanusun bir hortum aracılığıyla masa üzerinde duran baka bir alete bağlı olduğunu görüyoruz. Pompa ile hava basıncının ve vakumun etkisi insanlara bu şekilde sanki bir sihirbazlık gösterisi yapılıyormuş gibi gösteriliyormuş. Deneyin sonucunda fanusun içindeki havayı nasıl vakum ile alındığını görecekler. Peki fanusun içindeki hava alınırsa ne olacak? Maalesef güzeller güzeli papağanımız ölmüş olacak... Ressamın tercihi tam da bu noktada önem taşıyor. Bu ressamın o dönemde yaşadığını ve bunları gözlemleyerek bu resmi yaptığını unutmamak gerek. İngilizlerin bu tip sihir numaralarında ya da bilim numaralarında onlarca hatta yüzlerce güvercin ve serçe öldürdüklerini biliyoruz. Yani bu toplum için artık sıradan bir şey halini almıştır. Sanatçı resme bakan insanların, fanus içinde bir güvercin gördükleri zaman duyarsız bir tepki vereceğinden endişelenmiş olacak ki bir papağan tercih etmiş. Yani duygusal açıdan bizi etkilemek hatta resim içindeki anlık gerilimi tırmandırarak o sahnenin sonunda ne olacağı konusunda bizi yerimize sabitlemek istiyor. Sergide bir sonraki resme doğru geçmenizi son derece zorlaştıracak bir kompozisyon... Buna diğer figürlerin hareketlerini de eklediğimizde ortaya son derece gerilimli ve başarılı bir sahne çıkıyor. Hadi en soldan başlayalım bakmaya. En önde, sol kısımda iki genç figür merak ve ilgiyle olacakları bekliyorlar. Onların biraz üstünde ise bir çift var. Kuşun ölmesi veya yaşayacak olması iki figürün hiç umurlarında değil. Bu anda bile bir fırsat bulup birbirlerinin gözlerine dalıp gitmişler. Belki de kimse bilmiyor birbirlerini sevdiklerini. Dünya umurlarında değil ve eğer bu gerçek bir aşk ise seyirci olarak bizlerin merak etmesine ve daha uzun inceleme yapmamıza sebep olacak akıllıca bir detay daha oluşturuyorlar.Erkek figürü kadından bir yanıt bekler gibi duruyor. Dudaklarının yarım olmasından yola çıkarak kadına bir şeyler şeyler söylemeye hazırlandığını hissediyoruz. Tüm bu olan bitenin bir köşesinde kadına ne söylemek istiyor? Ancak kadının dudakları kapalı. Belki adamın ısrarından hoşnut gözüküyor ama yine de cevap vermiyor. Belki de cevap vermek için uygun bir ortam değildir. Bize doğru cesur, soğuk ve kararlı bakışlar atan, uzun beyaz saçlı bu adam ise deneyi yapan gezgin bir bilim insanıdır. Ressamın burada kullandığı teknik bir ressamın tekniğine benziyor aslında. Sihirbazlar bakışlarıyla bizi sürekli yaptıkları eylemin içinde tutarlar. Buradaki bilim insanını bu şekilde yapmak dikkatimizi sürekli resmin içine doğru sürükler. Kendimize engel olamadan figürleri izleyip en son bu figüre bakar ve ardından kuşa geri döneriz. Sanki resmin bir sonu, sonucu olacakmış gibi... Ressam diğer figürlerle de bize bir şeyler anlatır. Küçük kızların tepkilerine bakarak, papağanın sonunun iyi olmayacağını anlamamızı ister. "Bu çocuklar bile ne olacağının farkında" diyor belki de bize. Babaları ise çaresizce onları rahatlatmaya çalışıyor. Resmin en sağında gördüğümüz bu çocuk figürü ise resimdeki gerilimi ve hareketi tırmandıran en önemli figürlerden biridir. Muhteşem bir dolunay görüntüsü ile bir arada gördüğümüz bu çocuk tam olarak ne yapıyor bilemiyoruz. İhtimalleri kısaca değerlendirelim. Elindeki sopa ile yukarıdaki kafesin kapağını açmaya yelteniyor gibi gözüküyor. İhtimalli yorum yapıyorum çünkü kapatıyor da olabilir. Açıyorsa bunun güzel bir anlamı olabilir. Deneyde papağan nefessiz kalacak ama son anda fanustan çıkarılacak daha sonra da bu kafesine canlı ve sağlıklı bir şekilde geri konacak. Ancak bir ihtimal daha var. O da kuşun kafesinin kapağını kapatması. Bu da kuşun ölüp asla kafesine geri dönemeyeceğini gösteriyor olabilir. Çocuk muhtemelen bu gezginin yardımcısı ve yüz ifadesine bakarsak papağan için pek bir umudun olmadığını da söyleyebiliriz. Çocuk bana bir celladı anımsatıyor. Bu olumsuz düşüncemizi destekleyen ve tıpkı bizim gibi düşünceli bir figür daha var. En sağda yer alan düşünceli bu adam ölüm üzerine düşünüyor olabilir. Çünkü karşısında duran içi su dolu fanusun içinde bir kafatası yer alıyor. Memento Mori yani "Ölümü hatırla" düşüncesi Barok sanatın en güçlü yönlerinden biridir aslında. Burada Barok sanata dair çok fazla etkilenme gördüğümüz için bu sembolü de Barok anlamı ile ele almak gerekebilir. Ölümün her an gelebileceği, en mutlu en zevk dolu anlarda hatta dua ederken bile. Sahnenin sadece sağ tarafındaki figürlere tekrar bakmanızı istiyorum şimdi. Ne kadar da cenaze sahnesine benziyor değil mi? Mezarcılar, ağlayanlar, teselli edenler, gözleri dalıp gidenler ve korkanlar... En aşk dolu en mutlu anlarda bile etrafımızda olup bitenleri, ölümün her an bizimle olabileceği aklımızdan uçup gider. O yüzden her zaman Memento Mori... Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sanatla kalın.. 🔖
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.