Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Clayton onu kollarının arasına alırken, "Seni uyarıyorum. Affetmeyeceğim," diye fısıldadı Whitney "Bu defa seni kesinlikle affetmeyeceğim." "Bu çok korkunç bir ihtimal ama riske girmeye değer," dedi Clayton boğuk bir sesle ve dudakları büyük bir özlemle Whitney'in dudaklarına dokundu. Dudakları birleştiğinde ikisi de tutkuyla ürperdiler. Clayton'ın elleri, Whitney'in omuzlarından aşağıya inip sırtına dokundu ve genç adam Whitney'ye daha da sıkı sarılarak onu kaskatı kesilmiş bedenine bastırdı. Clayton tutkuyla, ısrarla ve dur durak bilmeden öpüyordu Whitney'yi. Clayton bunu öyle tuhaf ve kışkırtıcı bir ahenkle yapıyordu ki Whitney içinde heyecan verici, saf duyguların adeta bir düğüm olduğunu hissediyordu. Clayton'ın ellerinin kışkırtıcı dokunuşu, dudaklarının dudaklarında tutkuyla gezinişi ve sert bacaklarının Whitney'in bacaklarını şiddetle ezışi genç kadını Dük'ün kollarında zevkten tir tir titretiyordu. Whitney, Clayton'ın ateşli dokunuşlarına ve öpüşlerine savunmasızca direnmeye çalıştı ve buna çabaladıkça kendini kaybetmeye başladı. Sonunda bir ölü gibi hissizleşti. Genç adam onu öptükçe, bedeni parça parça oluyordu. Şimdi içinde iki ayrı kadın hissediyordu Whitney Biri teslim olmuş, alev alev yanmaktaydı; diğeri ise korkudan deliye dönmüştü. Clayton nihayet dudaklarını genç kadının dudaklarından ayırınca, Whitney alnını genç adamın göğsüne yasladı aniden. Elleri, Clayton'ın kolalanmış, tertemiz ve bembeyaz gömleğine dokunuyordu şimdi. Whitney orada öylece dururken kafasının allak bullak olduğunu hissediyor, içinde isyankâr bir telaş belirirken hem kendisine hem de bu adama öfkelenmekten kendini alıkoyamıyordu. Clayton, Whitney'in çenesine dokunup hafifçe başını kaldırdı. "Şimdi senden af dileyebilir miyim, küçüğüm?" dedi alaycı bir ses tonuyla. "Yoksa beklemeli miyim?" Whitney yemyeşil, asi bakışlarla ona baktı. "Beklesem daha iyi olacak sanırım," dedi Clayton kederli bir gülüş takınarak. Genç kadının alnına küçük bir öpücük kondurdu ve dönüp kapıya doğru uzun adımlarla yürüyerek uzaklaştı. Bir dakika sonra geri döndüğünde elinde Whitney'in saten pelerini duruyordu. Pelerini genç kadının omuzlarına örttü ve Whitney omzunda onun parmaklarını hissedince titredi. Clayton, Whitney'ye sarıldı ve onu göğsüne bastırdı. "Üşüdün mü?" diye sordu genç adam usulca. Whitney'in boğazı adeta düğümlenmişti. Konuşacak gayreti bulamadı genç kadın. Şaşkınlık, utanç, öfke ve hiddetten ne yapacağını bilemez haldeydi. Clayton alaycı bir tavırla, "Dilinin tutulmasının nedeni ben olamam, değil mı?" dedi fısıldayarak. Whitney, genç adamın nefesini saçlarında hissediyordu. Konuşmaya çalıştı Whitney. Fakat boğuk sesi bir fısıltı gibi çıkıyordu. "Lütfen, bırak da gideyim." Evin yanında at arabasının durduğu kavisli girişin altına gelinceye dek Clayton, Whitney'ye tek kelime etmedi. Genç kadın at arabasının kapısını açıp binmek üzereyken Clayton genç kadının kolundan tuttu ve telaşla, "Whitney..." dedi. "Konuşmalıyız. Aramızda konuşulması gereken bazı şeyler var." "Şimdi olmaz," dedi Whitney soğuk bir tavırla. "Belki başka bir zaman... Ama bu gece değil." Genç kadın o gece şafak sökene dek uyuyamadı. Clayton'ın, içinde o vahşi ve yok edici hisleri uyandırabilmiş olmasına bir anlam veremiyordu; bu adam onu kollarına alıp onun Paul ile süslü rüyalarını ve geleceğini, inceliğini ve onurunu hitanda silip süpürmeyi nasıl başarabilmişti ki? Whitney yatağında döndü ve başını yastığına gömdü. Bu geceden sonra o adamla bir kez daha yalnız kalmaktan titizlikle kaçınacaktı. Bir daha Clayton'la bir araya gelirse, bu buluşma kısa, sıradan ve toplum içinde olacaktı. Bu gece Clayton'ın kendisine eşlik etmesinden öyle keyif almış ve bu adamın doğal cazibesine kapılıp kendisini öyle savunmasız bir hale sokmuştu ki... Onunla arkadaş olabileceklerini sanmıştı. Fakat bu bir hataydı ve Whitney bu hatayı bir daha asla tekrarlamayacaktı.
Sayfa 253
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.