Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Konuşan varlık, sahteliğin şafağına bakacaktır her daim. Bu elbette ölümcül bir hastalık değildir, yalnızca kaçınılmaz yarığın, o bizi kuran ilk anın gizemine varmaktır. Büyüyen, bebeği artık anlar: aynadaki kendisi arzuladığıdır fakat başkasıdır. Annesinden sonra ilk kez onu istemektedir fakat o istediği değildir ve asla olmayacaktır çünkü arzunun nesnesi bitimsiz ilk keşfin hazzında tüketilmiş ve bebek yalnızca arzulayan-varlık olmuştur. Ve bu olumsuz arzunun kendisinin tüketebileceği hiçbir nesne, ben'in bakışına düşmeyecektir artık, ifade edilemeyen gerçek artık yarılmış-varlığın çok ötesindedir ve simgeselin artıkları arasında dilenmek için ben'in hiçbir zaman yeterince vakti olmayacaktır. Böylece arzulanan [o imgede hayal edilen asıllık, hakikilik, nedeni kendinde olanın görkemliliği ve özgürlüğü], aslında hiç var olmayan olarak çoktan bambaşka ve hiçbir zaman ulaşılamayacak olan saf başka olmuştur çünkü gerçek aynanın arka sırtıdır, sırdır ve asıllık aynaya ölü doğmuştur. Kuşkusuz ayna evresiyle birlikte, bu bütün ben'in kurucu ve bütünselleştirici gediğiyle birlikte dışarısı dışarısı olarak, gerçek gerçek olarak yalnızca eksik bir fantaziye dönüşmüştür. Dışarısı bir kez gelinen ama bir daha hiç dönülemeyecek olan her-yerdeliğin insanın karşısına dikilen çıkmazı olmuştur. Böylece arzu her zaman gelip bu dış-yakınlığa çarpacak ve gerçeğin sınırından gerisin geriye kendi kalıntılarına ve imgeseline dalış yapacaktır. Bu Lacan'da hiçbir zaman tamam-olmayan varlığa eksiklik (manque-à-être) olarak tanımlanandır, dış-yakınlığın açmazı ve koşulsuzdan, mutlaktan kesin kopuşudur. Ayna evresi ile dış-yakınlığın açmazını, insan imgeselinin sahtelik ve aldanma içerisinden
Sayfa 241 - Dış-Yakınlığın Çıkmazı ile Dışarının Sorumluluğu Arasında: "Lacan ve Levinas'ta Başka" / Volkan ÇelebiKitabı okuyor
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.