Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zât-ı Şâhâne
"O zamana kadar henüz bu gibi neşriyata alışmamış olan Abdülhamid, Ahmed Rıza Bey'in bu vaziyeti karşısında şaşaladı. Bahusus (özellikle) irâde-i seniyeye rağmen onun avdet etmemesinden büsbütün kuşkulandı. Ahmed Rıza Bey'in bir sene evvel maaş tahsisi istirhamıyla (arz ile) takdim ettiği istidayı hatırladı. Neşriyatı terk etmek ve münhasıran (sadece) tetkikatı ilmiye (araştırma ilmi) ile iştigal eylemek (uğraşmak) şartı ile mahiyye (aylık) ne miktar paraya ihtiyacı olduğunun Ahmed Rıza Bey'den sorulması hakkında Paris Sefiri Esad Paşa'ya haber yolladı. Fakat Rıza Bey'i seferathaneye celp ve irâdeyi tebliğ eden sefir, onun tarafından şu cevapla karşılaştı:"Zat-ı Şahane'nin beni hatırladıklarına teşekkür ederim. Şimdilik hayatımı temin edecek kadar para kazanabiliyorum. Buna binaen hiçbir şeye ihtiyacım yok. Neşriyatı terk etmek cihetine gelince, bunu yapamam. Çünkü devlet ve milletimin bugünkü idâresizlik yüzünden maruz kaldığı felâketi görüp de göz yumamam. Zat-ı Şahane, bu neşriyattan mustarip oluyorlarsa, Memaliki mahruse-i şahaneleri dâhilinde islâhat yapsınlar; halka sükûn ve refah temin buyursunlar." Aşağı, yukarı bu mealde olması lâzım gelen bu ifâdede en hakiki bir vatanperverlik mevcut idi."
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.