Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

94 syf.
·
Puan vermedi
·
15 saatte okudu
İlm-i Tıbb'ı iki satırla topluyorum:
İftara doğru susuzluğun had safhaya geldiği bir an oturur yazarım demiştim. Ama günüm anormal derecede garip başladı. Ya birini hafif yaralayacam ya da kendime olan olacak. Allah'ım. Güzel Allah'ım . Neden bu insanlar neden? Diyeceklerim bu kadar. Çünkü gerisi Serdar Ortaç-Gıybet'e girer. Neyse. Ramazan 3'ten bildiriyorum: İyiyiz. İnşallah daha iyi olacağız. Kara bulutlar dağılıyor diye hissediyorum, en azından artık o kadar fena hasta hissetmiyorum. Küçük dünyamda iyi olacağız diye diye yaşıyorum ama aklımdan bir an bile çıkmayan insanlar varken oruç bile daha zor. Bulan yiyor bulamayan için sadece niyet etmek diye bir çizgi çekildi araya. Aylardır açlıkla boğuşan müslüman kardeşlerimiz, sahuru iftarı dahi yasak edilen müslüman türk kardeşlerimiz varken vallahi her şey on katı zor geliyor. Alçak insanoğlu her şeye alışıyor dediği yerdeyiz Dostoyevski'nin. Laf olsun diye değil öyle. Ben daha biraz önceleri kişilere takılır bu adam aynada nasıl bakıyor kendi yüzüne derdim, şimdi insanlık nasıl bu zillete tahammül ediyor diyorum, bir parçası da kendimken. Akşamları çorba ve su dışında bir şey yemiyorum. Çünkü yapabildiğim sadece bir çorba gönderebilmek. Kimin ne dediğine de takılacak seren kalmadı, beğenirseniz böylesi var. Orucun manasını zaten tam kavrayabildiğimi zannetmiyordum o insanları gördükçe emin oldum. Ne için aç kaldığımızı bilmiyoruz. Allah için evet ama O'nun neler verebileceğini bilmiyoruz. Bilenler var, tahminleri kuvvetli ya da . Yoksa hiç kimse bu kadar zulum haksızlık içinde bu denli kararlı , güzel oruç tutamaz. Bu risaleyi hepsinden çok seviyor olabilirim. Orucun aç kalmak demek olmadığını iliklerde hissettirdiği içindir büyük ihtimalle... "Nimetin devamı, nimetin zâtından daha kıymetlidir. Lezzetin bekası, lezzetten daha lezizdir. Cennet'te devam, Cennet'in fevkindedir ve hâkeza..." İslâm hükemasının Eflatunu ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhî-i meşhur Ebu Ali İbn-i Sina, yalnız tıb noktasında كُلُوا وَ اشْرَبُوا وَ لَا تُسْرِفُوا âyetini şöyle tefsir etmiş. Demiş: جَمَعْتُ الطِّبَّ فِى الْبَيْتَيْنِ جَمْعًا وَ حُسْنُ الْقَوْلِ ف۪ى قَصْرِ الْكَلَامِ فَقَلِّلْ اِنْ اَكَلْتَ وَ بَعْدَ اَكْلٍ تَجَنَّبْ وَ الشِّفَٓاءُ فِى الْاِنْهِضَامِ وَ لَيْسَ عَلَى النُّفُوسِ اَشَدُّ حَالًا مِنْ اِدْخَالِ الطَّعَامِ عَلَى الطَّعَامِ Yani: "İlm-i Tıbb'ı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört-beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin mikdarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir."
Ramazan İktisat Şükür Risalesi
Ramazan İktisat Şükür RisalesiBediüzzaman Said Nursî · Yeni Asya Neşriyat · 2020929 okunma
·
1 artı 1'leme
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.