(...) Hiçlikten endişe duymanın karşısında, olmak'tan duyulan dehşet; varlık için korkmak değil olmak'tan korkmak; "bir şey" olmayan bir şeye maruz kalmak, onun tarafından teslim alınmış olmak. Gecenin karanlığı günün ilk ışıklarıyla dağıldığında, gecenin dehşeti artık tanımlanamazdır. "Bir şey"in "hiçbir şey” olduğu ortaya çıkar. Dehşet, daimi gerçekliğe, varoluşun "kaçarı yok"una mahkûmiyeti infaz eder.
Gökyüzü, tüm evren, atalarımla dolup taşıyor.
Nereye saklanmalı? Cehennem gecesine
kaçalım!
Fakat ne diyorum ben? Orada babam ölümün
küllerinin şişesini elinde tutuyor!