Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Abbasiler Emeviler gibi güçlü valiler bulamadılar ve özellikle Maveraünnehr'e asla tam hâkim olamadılar. Fakat buralarda hâkimiyetin kaybı gibi bir durum da asla yaşanmadı. Hâkimiyetteki noksanlık bölgeye vali dayanmamasından kaynaklanıyor gözükmekte, zira halife oğulları Mehdî ve Me'mun dışında görev süresi iki yılı aşan tek isim Ali bin İsa'dır (797-807). Onun da baskıcı ve adaletsiz yönetiminin Semerkant'taki Rafi' bin Leys isyanına yol açtığı görülmüştür. Bu ortamda Mehdî ve Me'mun'un valiliklerinin ise hâkimiyetteki noksanlıkları telafide önemli olduğu ortaya çıkıyor. Çok uzun zaman sonra, 821 senesinde Tahir bin Hüseyin'in vali yapılması nihayet bölgede istikrarı sağladı ama bu da artık yeni bir dönemin habercisiydi ve yerel iktidarlar oluşuyordu. Barthold'a göre, Abbasi Dönemi'nde yerli seçkinlerden valiler tayin edilmesi ve çocuklarının da aynı göreve getirilmeleri, bir tarafıyla yerli hanedanların çıkması ve halifeye bağlılığın sözde kalmasıyla sonuçlansa da halk nazarında olumlu bir tesir yapmış ve İslam'ı nihai olarak kabullenmişlerdir. Frye ise Arapların bölgede kalıcı olduğunun anlaşılmasından sonra bölgede hâkim tüccar zihniyetin Halifelik siyasasına katılmayı daha yararlı bulmalarını sebep olarak öne çıkartır. Daha önceki dönemde de bozkıra hatta kendi memleketlerine hâkim olan göçebe devlet yapılarıyla iyi geçinmeyi iyi biliyorlardı. Görüntü ile gerçeklerin çok farklı olabileceğinin en büyük delili, İranlı sapık Babek'i hallederek belki de 9. yy.daki en büyük askerî başarıyı kazanmış olan Arminiyye valisi Afşin'in durumudur. Eski Mazdekî inancının türemesi olan Hürremî mezhebiyle ortaya çıkıp Güney Azerbaycan bölgesini kasıp kavuran ve bir kuşak boyunca üzerine gönderilen tüm orduları yenen Babek'i nihayet başarılı bir taktikle, aslen Usruşânalı bir soylu olan Afşin ortadan kaldırmış ve İslam kahramanı olmuştur. Ama daha sonra hakkında mali sebeplerle kuşkular ortaya çıkınca yapılan araştırma ve soruşturma onun atalarının inancını (kaynağımızda Mecüsî, muhtemelen Zerdüştlük) koruduğunu, en azından Müslüman olmakla eski inancı tümden terk etmediğini göstermiştir. Onun "Benimle Soğd meliki arasında her kavmi kendi dinlerinde bırakmak üzere bir anlaşma vardı." şeklindeki ifadesi, aslında Türkistanlıların ne istediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu isteklerin karşılanması, yani halkın özgür olup adaletli bir yönetimde bulunması nispetinde Maveraünnehr bölgesinde İslam kökleşmiş ve yerleşmiştir. Hatta bir kanaate göre, Emevi uygulamalarını tasvip etmeyen muhalif Müslümanlar eliyle bölge insanı "İslam"la tanışmıştır."
Sayfa 103 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.