Hayatımın en anlamsız dönemindeyim.
Ağlasam bir nedeni, gülsem bir sebebi yok. Öyle boş, öyle doluyum ki... Anlatsam anlatılmaz, içime atsam içime sığmaz. Kaçsan kaçılmaz, kalsan kalınmaz. Aslında yol o kadar yakın ki ama bir o kadar da uzak... Oraya asla varılmaz. Nereye varsam yaramadığım yerdeyim...
Acı çekiyorum. Yemin ederim canım çok yanıyor. Artık sona gelmek istiyorum. Oturup küçük bir çocuk gibi ağlamak istiyorum ama ben zaten daha büyüyemedim ki.
İçimde koca bir sefalet var ancak bu sefer zihnime bile fazla. Küçük bir çocuk için bu sefalet çok fazla ve o sefalet içimde. Belki ben taşıyabilirim ama içimdeki o küçük ve kayıp beden nasıl taşıyacak peki? Ben bu acının şiddetiyle yanıp kavrulurken o nasıl dayanacak bu acıya? Bir başına kaldığı o boşlukta nasıl uzatacağım elimi ona? Ben alıştım belki ama o nasıl yaşayacak o boşlukta? Üzülemiyorum bile. Acı çekiyorum ama çektiğim acıyı bile hissedemiyorum. Hissedebildiğim tek şey koca bir boşluk. Güzel olanlarda da acı olanlarda da sadece o boşluk var. Öyle büyük bir boşluk var ki düşüncelerime bile taşmış sanki. Sadece neden bu kadar aciz olduğumu bilmiyorum. Bu kadar mi acizim, bu kadar mı
zavallıyım, acısı dahi elinden alınacak kadar, acısını dahi hissedemeyecek kadar. Geçsin istiyorum. Sönsün artık içimdeki bu yangın, bitsin bu derin acı. Ağlamak istiyorum güneş doğana kadar, güneş benim için doğana kadar.
Beceremiyorum. Ağlayamadığı için ağlamak ister mi bir insan? Bak yine yalvarıyorum Tanrı'ya ama olmuyor. Güzel olan alsın hiçbirini istemiyorum ama acı olan alsın hiçbiri de verilmiyor ki bana. İçimdeki bu sefalet, yine içimde olan bu boşlukta ölümü getirecek bana.
Boşverelim.