Az önce bitirdim Momo'yu demeliyim bence, zira kitabı onun gözünden, onun anlattıklarından izliyoruz. Irk, din, antisemitizm, göçmenlik, yoksulluk, güvencesizlik ve kimsesizlik. Tüm bu kavramların ortasına gelip oturuyor Momo, madam Rosa'sı ile. Doğanın kendisine haksızlık ettiğini düşündüğü Lola'sı ve diğer tüm göçmen yoldaşları ile sizi Paris'te asansörü olmayan bir 6. Kata çıkarıyor.. Hiç çocuk olmamış bir Momo var karşımızda, hani şu çocukken de büyük olmak zorunda kalan, imtiyazlı sınıfa doğmamış olan ve o sınıfsal sömürüye inat da farkındalık hastalığından muzdarip olan bir Momo'muz var. Düşünüyorum da geçenlerde Twitter'da Ötenazi hakkının Fransa'da yasallaşması üzerine bir yasa tasarısı çalışmasının söz konusu olduğunu okumuştum ve Onca Yolsulluk Varken'i okurken fark ettim ki Momo duysa, bu işe çok sevinirdi, zira kendisi nasıl ki ana karnındaki çocukları aldırmak serbest ise yaşlıları zıbartmanın da serbest olması gerektiğini düşünüyordu. Belki de doktor Katz haklı çıkmıştı. Kimseye benzemiyordu Momo ve bunu iyi bir şey olarak söylemişti. Ve hayır cüce de değildi..
Émile Ajar