Bir Dahinin Kitabı: Bu ÜlkeCemil Meriç'in 1974 yılında yayımladığı deneme türündeki eseri. Kitaba değerlendirirken söyleyeceğim nedenlerden dolayı 10 puan veriyorum. Bu puan kesinlikle şişirilmiş değildir zirâ işin ehline her türlü övgüyü düzmek benim kişiliğimde olan ve herkeste olmasını temenni ettiğim bir şeydir.
Öncelikle incelemeye Cemil Meriç'in kendini nasıl tanımladığıyla başlamak istiyorum.
"Kimim ben? Hayatını, Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi" s.9
Bu sözü gerçekten alelade söylenmemiş. O, gerçekten hayatını irfana adamış, gerçekten kendi kabuğunda yaşayan ve kitabın tamamında hissedildiği üzere bir casus kadar meraklı biri. Bir kitabı okurken hayatımda hiç bu kadar kendimi eksik hissettiğim gerçekten az olmuştur. Kitabın hemen her sayfasında Meriç'in zekâsını, inanılmaz detaycı düşüncesini ve hayal gücünü görürüz. Bir duyusunu kaybeden kişinin diğer duyuları gelişirmiş. Evet, Meriç bunun en somut örneğidir benim için.
Adından da anlaşılacağı gibi kitabın asıl meselesi ''Bu ülke''. Hiçbir ülke yoktur ki bu kadar meseleye sahip olmasın. Bu meselelerin temelinde Osmanlı İmparatorluğunun son asrından günümüze kadar ve hatta muhtemelen uzun yıllar yine bizi meşgul edecek olan kültür değişimidir. Meriç, bu temel meseleyi; dil değişimi, siyaset, sanat, tarih anlayışı, laiklik, din vb. başlıklar altında değinse de sözün özü bu kültürel değişimin sağlıklı yapılmadığı. Çünkü değişimin içinde bir parça eksik ve belki de en büyük eksiklik: Ruh. Çağımız gereği akıl ve mantığa önem vermeliyiz. Ancak akıl ve mantık; ruhla, vicdanla, aşkla bir olduğu zaman anlam ifade eder. Gelişim için kültürü , tarihi, seni sen yapan şeyleri bir kenara bırakmak seni insan olmaktan alıkoyacaktır.
''Avrupa, yarım. Biz yarım bile değiliz.'' s.241
Evet, Avrupa yarım. Onların ruhu bin yılı aşkın skolastik düşünceyle yoğruldu ve mantıklı olanı yapıp öğrenerek, tartışarak, araştırarak ve netice itibariyle akla önem vererek güçlerini kazandılar. Bu sayede, sömürebiliyorlar, istila edebiliyorlar, kültürlerini tüm dünyaya yayabiliyorlar. Bu durum bizim için geçerli midir sizce? Biz bu olabilir miyiz, kökümüz itibariyle maneviden maddiye bu denli geçebilir miyiz? Bana göre hayır çünkü genetiğimizi oluşturan şeyler buna engel. Ve hemen hemen 200 yıldır bu engeli aşamadık.
Meriç, bahsettiği konular gereği hayat görüşünü ve ideolojisini metne dahil etmiştir. Pek çoğumuza uymayan bazı uç fikirler de öne sürmüştür ama şunu biliyorum ki Meriç kadar bu konular hakkında hiçbirimiz düşünmedik. Hiçbirimiz onun kadar derin düşünüp konulara farklı açılardan bakmadık. Ancak bana göre bu kitabın katacağı en önemli şeylerden biri sizi bilmediğiniz ya da inanmadığınız bir konuda sizleri farklı fikirlerle benliğinizde ve tecrübelerinizde belli ölçüde değişim ortaya koymasıdır. Zirâ Meriç maddi olandan manevi dünyaya geçişini Hint edebiyatı araştırmalarında bulmuştur.
“…Gençliğim Allah’sız bir çölde akıp giden başıboş bir ırmaktı…” s.37
O, bizi düşünmeye iter, öğrenmeye iter, sorgulayama iter. Muhafazakâr olduğu için pek çoğumuz onun sabit fikirli olduğunu düşünürüz. Hayır, o fikrin öneminin farkındadır.
''Münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir...'' s.55
Muhafaza etmek korumak demektir. Evet, o son dönemin kültür bekçisidir. Ve bence de bazı açılardan haklıdır. Her şey değişmek zorunda mıdır? Evet, milletçe belli açılardan pozitivist olmak ihtiyacımız vardır fakat her şeyimizle mi?
Kitap hakkında bahsedilecek çok şey vardır ancak çok da uzatmak istemiyorum. Kitabı okumak isteyenlerin belli bir birikime sahip olması bana göre şarttır. Aksi hâlde havada kalacak çok konu vardır. Belli bir birikime sahipseniz de sabit fikirlerinizin belli bir ölçüde farklı açılar kazanacağını düşünüyorum. Sol görüşlüyseniz karşıt düşünceyi değerlendirip düşünmenizi, sağ görüşlüyseniz muhtemelen pek sığ fikirlerinizi deryâ haline getireceğini düşünerek okumanızı temenni ediyorum.