... Hane sahibi demiş:
- Biz emr-i İlahî namına ve adalet-i şer'iye hesabına hırsızın elini kesiyoruz.
Misafir dedi:
- Öyle ise, çoğunuzun bir eli olmamak lâzım gelir. Hane sahibi dedi:
- Ben elli yaşıma geldim. Bütün ömrümde bir tek el kesildiğini gördüm.
Misafir taaccûb etti. Dedi ki:
- Memleketimizde her gün elli adamı hırsızlık ettikleri için hapse sokuyoruz. Sizin buradaki adaletinizin yüzde biri kadar te'siri olmuyor.
Hane sahibi dedi:
- Siz büyük bir hakikatten ve acîb ve kuvvetli bir sırdan gaflet etmişsiniz, terk etmişsiniz. Onun için adaletin hakikatini kaybetmişsiniz. Maslahat-ı beşeriye yerine, adalet perdesi altında garazlar, zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder, hükümlerin te'sirini kırar. O hakikatin sırrı budur:
Bizde bir hırsız elini başkasının malına uzattığı dakikada, hadd-i şer'înin icrasını tahattur eder. Arş-ı İlahî'den nazil olan emir hatırına gelir, imânın hassasiyle, kalbin kulağıyla Kelâm-ı Ezeli'den gelen ve hırsız elinin idamına hükmeden âyetini hissedip işitir gibi imânı ve i'tikadı heyecana ve hissiyat-ı ulviyesi harekete gelir.