Yaşam hikâyemizi yitimler belirliyor. Çocukluğumuzda, bilincimiz yarıldığı ve bu sırada empati yetimiz bastırıldığı için insan oluşumuzla bağımızı yitiriyoruz. Kendi acımız ve bir başkasının acısı karşısında duyarsızlaşıyoruz. Değerler sistemimizin ne denli iktidara ve otoriteye yönelik olduğunu göremiyoruz veya görmek istemiyoruz. Bu durumda tarihin akışını niçin savaş ve yıkımın, şiddet ve gaddarlığın belirlediğine bir açıklama getiremiyoruz. Gaddarlık az sayıda insandan kaynaklansa da, çoğu insan da buna katılıyor.