Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

510 syf.
9/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Tam tarih veremesem de birkaç yıl önce Amin Maalouf'un Semerkant kitabında Hayyam-Hasan-Nizamülmülk dostluğunu okumuştum ve orada Hasan Sabbah'tan çok etkilenmiştim. Belki de Amin Maalouf'un anlatımı, dili etkiledi beni o kadar emin değilim. O zaman karar verdim Alamut ve Sabbah hakkında bir şeyler daha okumalıydım. Ama gel gör ki üşengeçlikten bir de parasızlıktan bir türlü istediğim kitabı alıp okuyamıyordum. Kısmet bugüneymiş. Tabii yine okuma hatası yaparak bu tarihi kişilikleri tarih kitaplarından değil de edebi kitaplardan öğrenmeye çalışıyorum. Hata mı bu ondan da emin değilim aslında. Farklı bir bakış açısı ile yaklaşıyorum sanırım. Gelelim kitaba ve Hasan'a... Kitapta Hasan'ın "hiçbir şey gerçek değil, her şey mubah" düsturu ile kurguladığı cennet vaadi ile afyonlayıp sadece kendisine hizmet eden acımasız katil topluluğunu nasıl kurguladığı anlatılıyor. Ancak yazar o kadar dengeli bir üslup kullanmış ki edebi yönü abartıp kişilerin tarihi karakterler olduğu gerçeğinden asla sapmamış. Aynı şekilde ciddiyeti de abartmayıp sürükleyici ve akıcı bir şekilde anlatmış. Şaşırdığım kısım ise tarihte bize azılı katiller olarak anlatılan fedailerin bu kitapta kandırılan gençler olarak gösterilmesi. Yine şaşırdığım başka bir konu da İsmaili öğretisine sıkı sıkıya bağlı olan Hasan Sabbah'ın Hz. Muhammet'ten sonra soydaşı olarak Hz. Ali'nin getirilmesini şiddetle savunup akabinde kendi kurduğu sisteme oğlunu getirmeyip yerine en güvendiği iki adamı getirmesi, savunduğu inanca taban tabana zıt bir görüş benimsemesi. Hasan başlarda Nizamülmülk'ten intikam almakla başladığı planının yavaş yavaş içine çekildiğini hissedip zaman zaman ruh hali değişen bir anda yalnızlaşabilen bir karakter olarak anlatılmış. Planı sekteye uğrayacak gibi olduğunda ise zalimliğiyle baş gösterip adının hakkını vermiş. Ta o zamandan bu zamana iktidarda olan birinin bir topluluğun bilgisizliğinden nasıl yararlanacağının mesajını kendsinden sonra gelecek olan krallara, padişahlara, başkanlara öğretmiş. Belki de yazar Bartol'de kendi döneminin siyasilerine gönderme yapmak maiyetinde bu kitabı yazmıştır. Çünkü yazar ne o coğrafyanın insanı ne de çağdaşı. Kitabın ortalarına doğru sıkılsam da genele baktığım zaman her şeyin tam ayarında anlatıldığını söyleyebilirim. İnancın çok çabuk yönlendirilebileceği, din kuralların hamur gibi yoğrulabileceği, her şeyin aslında bir yorum meselesi olduğu, evreni keşfetme arzusu ile yola çıkıp kendini merkezde bulma... Tüm bunlar bir potada eritilip tarafsız bir bakış açısı ile kaleme alınmış benim nazarımda. Ancak okurken şuna dikkat edilmeli kitabın bir tarih kitabı değil bir edebi eser olduğu göz önünde bulundurulmalı.
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,5bin okunma
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.